Borsa İstanbul’da hafta genelinde iyimser bir hava hakimdi. Bu iyimserliğin altında ise üç ana katalizör dikkat çekti: (1) Haziran enflasyon verisinin beklentilerden iyi gelmesi, (2) Meclis gündemindeki İklim Kanunu gibi yapısal düzenlemeler ve (3) muhalefet cephesinde yaşanan hukuki gelişmelerin piyasaya “belirsizlik giderici” etkisi. Ancak bu rüzgârın kalıcılığı için veri ile söylemin senkronize olması gerekiyor.

1. Enflasyon Verisi

Haziran ayında manşet enflasyon yüzde 1,37 ile yüzde 1,50’lik piyasa beklentisinin altında geldi. Yıllık bazda TÜFEise Mayıs ayındaki yüzde 35,4 seviyesinden Haziran ayında yüzde 35,0’a geriledi. Ancak, çekirdek TÜFE “C” endeksi aylık bazda yüzde 1,9 artarken, hizmet enflasyonu yüzde 2,7 ve ÜFE ise yüzde 2,5 artış gösterdi. Gıda enflasyonundaki düşüş ve talepteki normalleşmenin devam etmesi, TL’deki değer kaybının yarattığı baskıya rağmen yıllık enflasyonun gerilemesine katkı sağladı. Talepteki normalleşmenin sürmesi, yıl sonuna kadar yıllık enflasyonun kademeli olarak yüzde 30 seviyesine gerilemesini sağlayabilir. Bu durum, TCMB'nin Temmuz ayında 250-350 baz puanlık bir faiz indirimiyle gevşeme döngüsüne yeniden başlaması için yeterli olabilir. Ancak birçok gösterge, enflasyondaki temel eğilimin hâlen yüzde 30 civarında olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, 2026 sonu itibarıyla piyasa beklentisi olan yüzde 20'ye ulaşmak, daha ölçülü bir faiz indirimi patikasını gerektirebilir.

2. Yeşil Dönüşüm: İklim Kanunu ve Sektörel Fırsatlar

TBMM’de görüşülmeye başlanan İklim Kanunu teklifi, çevresel regülasyonların yatırım dünyasındaki yerini tekrar gündeme taşıdı. Enerji verimliliği, karbon ticareti ve sürdürülebilir üretim gibi başlıklarda yatırım yapmış şirketler için bu adım bir "fırsat eşik dönüşümü" olabilir. Özellikle Borsa İstanbul’da işlem görüp, çevresel yatırımları erken sahiplenen firmalar ile enerji ve maden düzenlemelerinden doğrudan etkilenebilecek şirketler bu kapsamda, yatırımcılar tarafından, yeniden değerlendirmeye alınabilir.

3. Siyasi Belirsizlikte Azalma: Piyasaların Okuması

CHP Kurultayı’na ilişkin davada mahkemenin görevsizlik kararını kaldırması, sürecin normalleşmesi açısından olumlu yorumlandı. Bu gelişme, yerel siyasi tansiyonun yumuşamasına katkı sağladı ve piyasaya kısa vadeli belirsizlik azaltıcı bir unsur olarak yansıdı. Özellikle yerli yatırımcıların borsaya net TL girişleri (son 7 haftanın en yüksek seviyesi) bu psikolojik rahatlamanın işareti oldu.

Sonuç: Sinyaller Karışık, Algı Dönüşüyor

Önümüzdeki haftalarda, piyasalar açısından üç kritik başlık izlenecek: Temmuz PPK kararı, 2Ç25 bilanço sezonunun başlangıcı ve küresel faiz görünümüne dair Fed sinyalleri. Bu karmaşık dönemde yatırımcılar açısından “fırsat” ile “risk” arasındaki çizgi her zamankinden daha ince. Bu bağlamda, temkinli bir iyimserlikle hareket etmek, kısa vadeli kazançlardan ziyade uzun vadeli temellere odaklanmak gerekiyor.

Yeni bir döngünün eşiğinde miyiz, yoksa hâlâ aynı oyunu farklı sahnede mi izliyoruz? Zaman gösterecek. Ama finansal piyasalarda başarı, sinyalleri sessizce okuyanların yanında yer alır…