Ekonomi ve demokrasi… Bu iki kavram yıllardır sosyal bilimlerin en hararetli tartışmalarından biri. Ekonomik gelişme demokratikleşmeyi mi getirir yoksa demokrasi mi ekonomik büyümenin yolunu açar? Buna verilecek tek bir yanıt yok. Ancak farklı ülkelerin verilerine baktığımızda, “ekonomi–demokrasi denkleminde” hangi faktörlerin belirleyici olduğunu daha net görebiliyoruz.

Ekonomi ve Demokrasi: Teoride Ne Deniyor?

Bu konuda üç temel yaklaşım öne çıkıyor:

1. Modernleşme Teorisi: “Zenginleşen ülkeler demokratikleşir.”

Lipset’in 1959 tarihli ünlü çalışmasına göre ekonomi büyüdükçe:

  • Toplumda eğitim seviyesi yükseliyor,
  • Orta sınıf güçleniyor,
  • Demokrasi talebi artıyor.

Yani ekonomik refah demokrasiye doğal bir zemin hazırlıyor.

2. Kritik Eşik Teorisi: “Demokrasi kurulduysa, ekonomik gelişme onu ayakta tutar.”

Bu görüş Przeworski ve Limongi’ye ait.
Teoriye göre ekonomik büyüme demokrasi yaratmayabilir ama belirli bir gelir düzeyine ulaşmış ülkelerde demokrasinin kalıcılığını sağlar.

3. Kurumsal Kalite ve Eşitsizlik: “Sadece büyüme yetmez.”

Son 20 yılın çalışmalarına göre:

  • Hukukun üstünlüğü
  • Mülkiyet ve yaşam hakkının korunması
  • Gelir dağılımında adalet

olmayan ülkelerde ekonomik gelişme, demokrasiyle sonuçlanmıyor.

Bu noktada işin Türkiye’yi yakından ilgilendiren boyutu ortaya çıkıyor.


Dünyadan Karşılaştırmalar

The Economist Intelligence Unit’in 2024 Demokrasi Endeksi, Dünya Bankası’nın kişi başına GSYİH ve Gini katsayılarıyla birleştirildiğinde tablo oldukça netleşiyor.

Norveç – Ekonominin ve Demokrasinin Altın Standardı

  • Demokrasi Endeksi: 9.81 (Tam Demokrasi)
  • Kişi Başına GSYİH: 86 bin 800 dolar
  • Gini: 27.6 (düşük eşitsizlik)

Norveç örneği bize şunu söylüyor:

Ekonomik refah + düşük eşitsizlik = güçlü ve istikrarlı demokrasi

ABD – Zengin Ama Tam Demokrasi Değil

  • Demokrasi Endeksi: 7.13 (Kusurlu Demokrasi)
  • GSYİH: 85 bin 800 dolar
  • Gini: 41.8

ABD, dünyada en yüksek gelir seviyesine sahip ülkelerden biri olsa da:

  • Yüksek gelir eşitsizliği,
  • Siyasi kutuplaşma,
  • Demokratik kurumlara güven erozyonu

gibi sorunlar nedeniyle “tam demokrasi” kategorisinde değil.

Brezilya ve Türkiye – Ekonomi Orta, Demokrasi Zayıf

Brezilya:

  • Demokrasi: 6.60 (Kusurlu)
  • GSYİH: 10 bin 280 dolar
  • Gini: 51.6

Türkiye:

  • Demokrasi: 4.26 (Hibrit Rejim)
  • GSYİH: 15 bin 473 dolar
  • Gini: 41.3

Her iki ülkede de tablo benzer:

  • Ekonomi belirli bir seviyeye gelse de
  • Eşitsizlik yüksek (özellikle Brezilya’da)
  • Kurumlar zayıf
  • Hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerde sorunlar var

Sonuç: Demokrasi kendine güvenli bir zemin bulamıyor.

Çin – En Güçlü “İstisna”

  • Demokrasi: 2.11 (Otoriter Rejim)
  • GSYİH: 13 bin 303 dolar
  • Gini: 36.0

Çin modernleşme teorisinin “otomatik demokratikleşme” varsayımını ciddi biçimde sorgulatan bir örnek.

Çünkü:

  • Çok yüksek büyüme
  • Siyasi özgürlük olmayan otoriter bir sistem altında gerçekleşti.

Ancak şu soru hep masada:

Bu model uzun vadede sürdürülebilir mi?


Peki Tüm Bu Veriler Bize Ne Söylüyor?

1. Ekonomik gelişme, demokratikleşme için güçlü bir zemin oluşturuyor.
Kişi başına gelirin yüksek olduğu ülkelerin önemli kısmı demokratik.

2. Ancak zenginlik tek başına demokrasi getirmiyor.
ABD örneğinde olduğu gibi eşitsizlik, demokrasinin kalitesini düşürebiliyor.

3. Çin örneği ise “otoriter büyümenin” mümkün olduğunu gösteriyor ama bunun uzun vadeli kurumsal dayanıklılığı tartışmalı.

4. Demokrasi sadece ekonomik büyümenin sonucu değil, aynı zamanda ekonomik başarıyı da destekleyen bir mekanizma.

5. Gerçek ve kalıcı demokratikleşme için:

  • Hukukun üstünlüğü
  • İnsan haklarının korunması
  • Mülkiyet güvencesi
  • Liyakat
  • Eşitlikçi gelir dağılımı

olmazsa olmaz.


Türkiye Açısından Not

Türkiye, demokrasi ve ekonomi denkleminde kritik bir eşiğe dayanmış durumda:

  • Kişi başına gelir orta düzeyde,
  • Demokrasi endeksi hibrit kategoride,
  • Gelir dağılımı bozuluyor,
  • Kurumsal zayıflık derinleşiyor.

Kısacası Türkiye’nin önünde iki olası yol var:

Ekonomik reformlarla birlikte demokrasi güçlenebilir
veya kurumsal erozyon ekonomik ilerlemeyi de sınırlayabilir.

Bu nedenle bugün Türkiye’nin gerçek tartışması şudur:

“Nasıl büyürüz?” kadar
“Nasıl bir rejimle büyümeyi sürdürebiliriz?”

Çünkü tarihin gösterdiği bir gerçek var:

Demokrasi sadece özgürlüğün değil, aynı zamanda ekonominin de en büyük sigortasıdır.

Birol Ertan
Doçent Doktor
Tam Demokrasi Platformu Yürütme Kurulu Üyesi