İktisatçı Mahfi Eğilmez, ekonominin yalnızca faiz artırımıyla düzelemeyeceği, mali disiplin ve israfı önleyen politikaların da bunlara eşlik etmesi gerektiğini vurguladığı “Ne Krizi?” başlıklı yazısında, yüksek enflasyonun bir kriz hali olduğu, ancak birçok kişinin bunu görmezden geldiğini de belirtti.

Eğilmez, insanların yatırımdan vazgeçip harcamaya yöneldiğine işaret ederken, verilerde de büyümenin sağlıksızlaştığını, geniş tanımlı işsizliğin işgücünün üçte birinin işsiz olduğunu gösterdiğini de belirtti.

Ünlü iktisatçı Eğilmez, yazısında enflasyondaki düşüşün rehavete yol açmasının nasıl bir tehlike ve bedel içerdiği konusunda da uyarıyor.

“Tek başına faizle çözüm bulunamayacak”

İşte, Mahfi Eğilmez’in yazısı:

“Aylardır ekonominin iyiye gitmediğini, tek başına faizle çözüm bulunamayacağını, kamu kesimi israfını durdurmaya yönelik bir maliye politikası desteği olmadan işlerin iyiye değil kötüye gideceğini burada yazıyorum, sosyal medyada paylaşıyorum.

Yüksek enflasyonun başlı başına bir kriz hali olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bazıları bu yazdıklarıma tepki olarak “ne krizi, kafeler, restoranlar tıklım tıklım dolu, yollar otomobil dolu, böyle kriz mi olur” diyor. Krizin esasen böyle bir şey olduğunu, yatırım yapıp para kazanmaktan umudunu kesenlerin eline geçen parayı kafelerde, restoranlarda yediğini yani kriz dönemlerinde hizmetlere talep artışı olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Tabii çoğunuzun da tanık olduğu üzere ya ben anlatamıyorum ya da bazıları anlamamakta direniyor.

Türk insanı için kriz referansı 2001 yılında yaşanan kriz oldu. İnsanlarımızın çoğu yüksek enflasyonun yanı sıra GSYH büyümesi düşer, küçülmeye döner yani slumpflasyon olgusu ortaya çıkar ve işsizlik ciddi biçimde artarsa ancak o zaman krizle karşı karşıya olduğunu düşünüyor.

“Ekonomi ciddi bir ivme kaybı içinde”

TÜİK iki önemli veri açıkladı: 2025 ilk çeyrek GSYH sonuçları ve Nisan 2025 ayı itibarıyla işsizlik verileri.

GSYH verileri ilk çeyrekte büyümenin yüzde 2 olduğunu ortaya koyuyor. 2023 yılının ilk çeyreğinde büyüme oranı yüzde 4,5, 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5,4 idi. Bu yılın ilk çeyreğinde büyüme hızının yüzde 2’ye düşmüş olması ekonominin ciddi bir ivme kaybı içinde olduğunu gösteriyor. Bu dönemde tarım kesimi yüzde 2 küçülürken sanayi kesimi yüzde 0 büyüme kaydetmiş. Büyüyen kesimlerin başında inşaat kesimi geliyor (yüzde 7,3.) Hane halkı tüketim harcamaları yüzde 2, ihracat yüzde 0 ve ithalat yüzde 3 artmış. Demek ki büyüme tarım ve sanayi kesiminden değil, asıl olarak inşaat, ithalat ve diğer hizmetler kesiminden gelmiş. Kesimleri ayrı ayrı değerlendirdiğimizde bu sonuçlar bize tarım kesiminin resesyona, sanayi kesiminin stagflasyona, ihracatın durgunluğa gittiğini, ekonominin inşaat, hizmetler, tüketim harcamaları ve ithalat aracılığıyla ayakta durduğunu ve büyümenin giderek sağlıksız bir yapıya dayandığını gösteriyor.  

İşsizlikte asıl endişe verici olan

Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı Nisan 2025 itibarıyla yüzde 8,6 olarak açıklandı. Bu oran geçen ay yüzde 8, geçen yıl Nisan ayında yüzde 8,6 idi. Ekim 2024’ten beri işsizlik oranı geriliyordu. İkinci çeyrekten itibaren birden her şey tersine dönmüş görünüyor. Asıl endişe verici olan geniş işsizlik oranının yüzde 32,2’ye yükselmiş olması. Geçen yıl Nisan ayında geniş işsizlik oranı yüzde 27,4 idi. Bir yılda 4,8 puanlık artış ortaya çıkmış görünüyor. İşsizlik ve geniş işsizlik oranlarına birlikte bakarsak işgücünün üçte birinin işsiz olduğunu ama bunların arasında sadece dörtte bire yakınının iş aradığını, kalanların iş bulmaktan umudunu kestiği için iş bile aramadığını söyleyebiliriz.

26 Mayıs günü burada Phillips eğrisi analizini Türkiye’ye uyarlayan bir yazı yayınladım. Bu yazımda Enflasyon düşerken işsizliğin artacağını anlatan Phillips eğrisi analizinin geçmiş verilerle değerlendirildiğinde Türkiye için doğru sonuçlar verdiğini ortaya koydum. Bugün açıklanan veriler bu analizi doğruluyor: Enflasyon düşüyor, işsizlik artıyor. Bu ikiliye büyümeyi de ekleyebiliriz: Enflasyon düşüyor, büyüme de düşüyor, işsizlik artıyor.

Ekonomide bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra ne olacak? Biraz da bu konuda tahmin yapmaya çalışalım. Bizde siyasetçiler büyüme ile enflasyon arasında kaldıklarında daima büyümeyi seçmişlerdir. Çünkü büyüme demek işsizliğin düşmesi, en azından artmaması demektir. Eğer bu tespitim doğruysa siyasal iktidar yarım yamalak da olsa tek başına para politikası hatta faiz politikasıyla sürdürülmeye çalışılan enflasyonla mücadele işinden yavaş yavaş vaz geçecek demektir. Önümüzdeki günlerde kredi garanti fonu aracılığıyla devlet garantisi altında bankaların iş âlemine yeni krediler açması, işgücü ödemelerine devlet desteği getirilmesi, vergilerin azaltılması ve son olarak da faizin düşürülmesi gündeme gelecektir diye düşünüyorum. Bu adımların atılması belki büyümeyi toparlamaya yardımcı olacaktır ama enflasyonu da yeniden ivmelendirecektir. Türkiye, doğru ve net ekonomi politikası uygulamadığı her dönemde büyüme ve işsizlik ile enflasyon arasındaki bu ödünleşme (trade off) sorunundan kurtulamayacak.

Defalarca söyledik ama geleceğe referans olması için bir kez daha söylemekte yarar olabilir:

Enflasyonu bir kez normal düzeye indirmeyi başarmışsanız bir daha asla yukarı gitmesine izin vermeyin. Tekrar düşürürüz havasına asla girmeyin, çünkü her şeyin bedeli vardır ve bazen bu bedel ağır olur.”

Kaynak: mahfiegilmez.com