Salı günü açıklanan mayıs tüketici enflasyonu ile birlikte 2022-2023 döneminde dile getirilen şüphe tekrar gündeme geldi. Malum, yıllarca sarmaş dolaş birlikte hareket eden İTO ve TÜİK enflasyonları, ne hikmetse 2022’nin tümü ile 2023’ün önemli bir kısmında birbirlerine küsmüşlerdi. İTO enflasyonu alıp başını uzaya doğru giderken, TÜİK enflasyonu yukarıya doğru seyahatini yolcu uçaklarının seyir halinde kullandıkları yükseklikle sınırlamıştı. Mayısta aylık TÜİK enflasyonu hem beklenenin hem de daha önce İstanbul için açıklanan İTO tüketici enflasyonunun oldukça altında geldi. TÜİK Mayıs ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1,53 oranında arttığını açıklarken, İTO İstanbul’da tüketici fiyatlarının yüzde 2,83 oranında yükseldiğini duyurdu.
Daha çarpıcı ayrışma gıda enflasyonunda gözlendi. TÜRK-İŞ’in Ankara için hesapladığı gıda fiyat artışı yüzde 4,4 ile en yüksek açıklanan mayıs gıda enflasyonu oldu. İTO’ya göre İstanbul için gıda enflasyonu yüzde 3,24, TEPAV’ın tüm Türkiye için hesapladığı gıda enflasyonu ise yüzde 1,21 idi. Bunlara karşılık, TÜİK gıda fiyatlarının mayıs ayında yüzde 0,7 oranında düştüğünü açıkladı. Dolayısıyla, TÜİK ile diğer kurumların gıda enflasyonları arasında çarpıcı bir fark ortaya çıktı.
En doğru ölçümü kimin yaptığını bilemeyiz
Yakın zamanın sevimsiz tecrübesi olmasaydı, kimse “ama İTO şöyle hesapladı, TÜRK-İŞ’e göre böyle ve fakat TEPAV’ın ölçümü şu” demeyecek, TÜİK’in açıkladığı enflasyon değerini sorgulamayacaktı. Kaldı ki TÜİK sonuçta büyük kaynaklara sahip, uluslararası standartlara göre istatistik derleyen ve istatistik alanında bilgi ve deneyimi olan çok sayıda uzmanın çalıştığı bir kurum. Yanlış anlaşılmasın; TÜİK, mayıs enflasyonunu özellikle düşük açıkladı falan demiyorum; belki en doğru ölçüm TÜİK’in ölçümüdür. Bilemeyiz, sadece büyük farkların nedenlerini sorgulayabiliriz. Sorgulama faslını bir tarafa bırakayım.
Amacım çok daha önemli bir noktayı tekrar gündeme getirmek. Uzun zamandır uygulanan ekonomi programının oldukça eksik bir program olduğunu vurguluyorum. ‘Neler eksik?’ listesinin ‘güven artırıcı önlemler’ başlığı altında dile getirdiğim önerilerin başında TÜİK’in bağımsız bir yapıya kavuşturulması geliyordu. Bir yandan bu yapılırken eş anlı olarak 2022-2023 döneminde açıklanan istatistiklerin bağımsız uzmanlarca değerlendirilmesi ve sonucun açıklanması da destekleyici bir adım olurdu. Hadi, bu değerlendirme-açıklama işi siyaseten çok zor bir iş; peki TÜİK’in kurumsal yapısının değiştirilmesinin önünde ne gibi bir engel vardı? Üstelik verimliliği artırmak ya da yüksek teknolojili üretime yönlendirmek gibi tasarımı zor, sonuç alması da zaman gerektiren bir iş değildi. Bir çırpıda yapılabilirdi. Bu basit yapısal reform yapılsaydı, açıklanan istatistiklere son yıllarda duyulan güvensizlik en aza indirilmiş olunacaktı. Salı günü değişik ölçümler arasındaki fark değil, enflasyonun nihayet arzulanan ölçüde düşmeye başlayıp başlamadığı konuşulacaktı.
Güzel bir bayram dilerim.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.