Ekonomi

TÜİK ile İTO’nun arası niye açık!

Sayın Alaattin AKTAŞ'ın, ekonomim.com sitesinde bugün yayımlanan "TÜİK ile İTO’nun arası niye açık!" başlıklı köşe yazısı

Yok yok, kurumsal olarak değil, enflasyon oranları olarak... Her iki kurum da tüketici fiyat endeksi hesaplıyor, her iki kurumun endeksinin kapsamı da üç aşağı beş yukarı aynı, öyleyse ortaya konulan oranlar arasında neden böyle bir fark var?

Daha önce İstanbul Ticaret Odası’nın ücretliler geçinme endeksi ile TÜİK’in tüketici fiyat endeksi arasında fark olması normaldi. Normaldi, çünkü baz yılı çok eski olan İTO’nun endeksi artık neredeyse kullanımda olmayan kalemleri bile kapsıyordu; dolayısıyla TÜİK’in her yıl madde sepeti ve ağırlıkları güncellenen tüketici fiyat endeksiyle kıyaslama yapılması pek doğru sayılmazdı.

Oysa İTO artık baz yılı çok yeni olan (2023) ve TÜİK’in TÜFE’siyle büyük ölçüde örtüşen bir endeks hesaplıyor. İki endeks arasında artış oranları yönüyle yine fark var, yine fark var! İTO’nun endeksinin yalnızca İstanbul’la sınırlı olması pek önemli değil. İstanbul fiyat düzeyi olarak bazı kalemlerde Türkiye ortalamasının üstünde olabilir ancak değişim oranı açısından fazla fark beklenmez. Herhangi bir ürüne örneğin yüzde 10 zam gelmişse bu ürünün fiyatı İstanbul’da 100’den 110’a çıkmıştır, Anadolu’da bir şehirde ise 80’den 88’e... Değişime mutlak değer olarak bakılmıyor ki.

Dolayısıyla iki endeks arasında coğrafi kapsam yönüyle var olan farklılık, oranları pek etkilemez, etkilemeli.--- Bu farkın madde sepeti ve ağırlıklardan kaynaklandığını söylemek de kolay değil. Tüm madde ağırlıkları belli olmadığı için kesin bir yargıda bulunmak zor ama bu açıdan da büyük bir fark olmadığını, olmaması gerektiğini varsaymak durumundayız.

FARK AÇILIYOR

Grafikte TÜİK ve İTO’nun TÜFE’sinin son bir yıldaki (on üç aydaki) seyri yer alıyor. İTO’nun oranı hep daha yukarıda. Belki bundan daha önemli olan farkın zaman içinde kapanma eğilimi göstermemesi.

Geçen yılın temmuz ayında TÜİK’e göre yıllık bazda yüzde 61,8’lik bir artış vardı. İTO’nun hesaplamasına göre yıllık artış ise yüzde 64,8 düzeyindeydi. Aradaki fark 3 puan. Bu 3 puan, iki oran arasında yüzde 5’lik oransal bir farka denk düşüyordu.

Bu yılın temmuz ayı; TÜİK’in oranı yüzde 33,5’e, İTO’nun oranı yüzde 42,5’i indi. Aradaki fark artık 9 puan. Bu 9 puanın oransal karşılığı ise tam yüzde 26,7.

Farkındayım; yüzdenin yüzde farkını almak istisnai bir hesaplama yöntemidir ve bu karşılaştırmada olduğu gibi nadiren kullanmak gerekir. Çünkü iki oran arasındaki gerçek farkı görebilmenin yolu böyle bir hesaplama yapmaktan geçiyor.

Örneğin yüzde 50 ile yüzde 55 arasındaki fark da 5 puandır, yüzde 10 ile yüzde 15 arasındaki fark da. Ama bu 5 puanlık farklar gerçek makası göstermiyor.

İşte o yüzden iki oran arasındaki farkı yüzde olarak da ortaya koymakta yarar var.

Geçen temmuzda yüzde 5 olan iki endeksin artış oranları arasındaki fark, bu yıl yüzde 27’ye yaklaşmış. Bu olumsuz anlamda çok fena bir açılmaya işaret ediyor.

PEKİ HANGİSİ DAHA DOĞRU?

Bu sorunun kesin bir yanıtı yok, en azından bilimsel bir yanıtı yok. “Şu, şu, şu nedenlerle şu oran daha doğru, dolayısıyla diğeri yanlış ya da gerçeği pek yansıtmıyor” denilemez.

Ama kuşkusuz ağırlıklı görüş İTO’nun oranının daha doğru olduğu yönündedir.

Hatta toplumun büyük bir kesimi o oranı bile pek doğru bulmayacak, gerçek artışın çok daha yüksek olduğunu dile getirecektir.

UMURLARINDA DEĞİL!

Vatandaş TÜİK’in oranlarını hiç inandırıcı bulmuyormuş, ekonomi yönetiminin umurunda değil!

Bir umursama söz konusu olsaydı her enflasyon açıklamasından sonra gidişatın ne kadar iyi olduğuna dönük beyanlarla yetinmeyip vatandaşın bu oranlara güven duymasını sağlama amaçlı bir şeyler yapılırdı. Hiç gördük mü böyle bir çaba?

Enflasyon geçen yıl şuradaydı, şu kadar ayda şu kadar düştü, öngördüğümüz sınırlar içinde kalacağız; vs. vs...

Adeta sihirli bir ifade var! “Öngörülen sınırlar içinde kalmak...” Bu gerçekleştiğinde de, gerçekleşirse eğer, çok büyük bir zafer kazanılmış edasıyla çıkılacak ortaya.

Öngörülen o sınırların bir zamanlar ne olduğunu bu köşede iki gün önce aktardım.

2025’e Merkez Bankası yüzde 5’lik, evet yüzde 5’lik tahminle başlamıştı; sonra tahmin yükseltildi, yükseltildi ve yüzde 24’e çıkarıldı. Ama öngörülen sınır derken kastedilen tabii ki yüzde 29.

Hadi Merkez Bankası çok yanıldı diyelim. Ya orta vadeli programlar kapsamında bu yılın hedefi nereden nereye geldi? Yüzde 9,9 ile çıkılan bu yolda daha bir yıl dolmadı, geçen yıl eylül sonunda açıklanan OVP’de 2025 enflasyonu yüzde 17,5 olarak öngörülmedi mi?

Öngörülen sınırlar içinde kalınacakmış!

• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.