Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, enflasyondaki ana eğilimin sene başından bu yana ciddi anlamda düştüğünü belirterek, "Yıl ortasında yaşanan çeşitli gelişmelere rağmen enflasyon görünümünün bozulmamış olması ve enflasyon ana eğiliminin aşağı gelmiş olması önemli bir durum." dedi.

TCMB Başkanı Karahan, "enflasyon tahminlerinin yanı sıra rapor dönemleri arasında paylaşacakları ara hedeflere" ilişkin yeniliğe neden ihtiyaç duyulduğunun sorulması üzerine, ara hedeflerin aynı zamanda tahmin görevi de gördüğünü, bir ayrışma olmadığını söyledi.

"İkisi aynı şeye tekabül ediyordu. Ama her zaman vurguladığımız gibi enflasyonda hem veri oynaklığı yüksek hem belirsizlik yüksek." diyen Karahan, zaman zaman bu tahminleri revize etmeleri gerektiğini bildirdi.

Karahan, "Ama tahminle hedef aynı şey olunca tahminin revize edilmesi aynı zamanda hedefin de revize edildiği anlamına geliyordu ve bu para politikası iletişimini ve dolayısıyla etkinliğini zorlaştırıyordu. Dolayısıyla bu ikisini bu toplantıdan başlayarak ayırmaya karar verdik. Ara hedefleri bu rapordan itibaren belirledik. Çok uç gelişmeler olmaması durumunda bunları bundan sonra değiştirmeyi düşünmüyoruz." diye konuştu.

Yıl içinde enflasyon raporlarında tahminleri güncelleyeceklerini dile getiren Karahan, "Muhasebeyi de yılın en sonunda, 'hedefimiz şu kadardı ama yıl sonu enflasyonu bunun altında ya da üstünde gerçekleşti. Ne kadar sapma olursa olsun bunun hesabını şeffaf bir şekilde vereceğiz." ifadelerini kullandı.

"(Eğitim ve kira fiyatları) Aşağı yönlü eğilim devam edecek"

Fatih Karahan, enflasyonda ana eğilimdeki nispeten iyileşmeye karşın aylık eğilimde "katılık" olduğuna dair yorum ve "Son dönemdeki ana eğilimin gidişatını nasıl tanımlarsınız? Bir katılık sorunu görüyor musunuz? Katılık sadece hizmetler kaynaklıysa o problem nasıl aşılabilir?" sorusuna karşılık, şu cevabı verdi:

"Enflasyondaki ana eğilimin aslında sene başından bu yana ciddi anlamda düştüğünü görüyoruz. Yıl ortasında yaşanan çeşitli gelişmelere rağmen enflasyon görünümünün bozulmamış olması ve enflasyon ana eğiliminin aşağı gelmiş olması önemli bir durum. Bu da yaptığımız ilave sıkılaşma, attığımız çeşitli adımlar sayesinde oldu. Son verilere baktığımızda aslında hizmet kaynaklı ve hatta hizmetin içinde biraz daha eğitim ve kira kaynaklı bir katılık söz konusu. Burada da geçmişe endeksleme eğilimi var. Bir de bu iki sektör daha önceden çeşitli şekillerde fiyat kontrollerinin uygulandığı alanlar. Dolayısıyla onların birikimli etkilerinin yansımasını da görüyoruz. Bunlar büyük ölçüde para politikası etki alanı dışında. 'Para politikasının bu alanlara hiç etkisi yok' demek değil ama buradaki yatay görünümün sebebi, para politikasının kolay etkileyebileceği bir kalem değil. Ama kira tarafında da sunumumda gösterdim."

Karahan, öncü verilerin bu alandaki enflasyonun aşağı yöne eğilimin devam edeceğini gösterdiğini kaydederek, "Katılıktan kastımız bunun daha hızlı kırılmasını önemsiyorduk. O kadar hızlı kırılmayacak gibi gözüküyor. Bunu da zaten bir miktar 2026 hedeflerine de yansıtmak durumunda kaldık." şeklinde konuştu.

"Kararlılıkta kaldığımız sürece kıramayacağımız hiçbir katılık yok"

TCMB Başkanı Karahan, katılıkla ilgili genel olarak "enflasyon şurada takılır" tarzında yorumların daha önce çok geldiğini anımsatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Önceden, 'Hızlı bir şekilde 40'a, 35'e düşer ama altına inmez' şeklinde konuşuluyordu. Sonra bu sayı 30 oldu. Şimdi 25'ler konuşulmaya başladı. Bence birkaç ay içinde '20'ye gidebilir ama altına gitmez' denildiğini de göreceğimizi düşünüyorum. Neden? Çünkü parasal sıkılık oldukça yüksek seviyede. Bu da talep koşullarında dengelenmeyi devam ettiriyor. Dezenflasyonist bölgede olduğumuzu söyledim. Burada kararlılıkta kaldığımız sürece kıramayacağımız hiçbir katılık yok."

"Parasal sıkılaşmadan itibaren kiradaki ivmelenmeyi kontrol edebildik"

Fatih Karahan, kredi oranlarının konut fiyatlarını ve kiraları nasıl etkilediğine ilişkin bir araştırmaları olup olmadığı şeklindeki soru üzerine, konut fiyatlarının yıllık bazda reel olarak gerilediğini söyledi.

Kirada durumun farklı olduğunu, burada farklı dinamiklerin bulunduğunu dile getiren Karahan, bunlardan bazılarının kira fiyat kontrolleri, deprem, kentsel dönüşüm ve arz-talep dengesizliği gibi unsurlar olduğunu bildirdi.

Karahan, "Piyasadaki mortgage faizlerinin kiralar üzerine etkisini sordunuz. Bizde ipotekli konu satış oranı biraz düşük. Yani buradaki bağlantının biraz daha zayıf olmasını bekliyoruz. Aslında parasal sıkılaşmadan itibaren kiradaki ivmelenmeyi kontrol edebildik ve aşağı yönlü bir görünüm sağlandı. Dolayısıyla bizdeki dinamiklerin farklı olduğunu değerlendiriyorum." diye konuştu.

"Enflasyon görünümünün bozulmasına izin vermeyeceğiz"

TCMB Başkanı Karahan, temmuzda faiz indirimlerine 300 baz puanla başladığı ve aynı büyüklükte indirimlere devam etmek için hangi koşulların gözetildiği sorusuna ilişkin, şunları kaydetti:

"Reel faiz üzerinden iletişim yapmıyoruz. Her zaman vurguladığımız gibi enflasyon gerçekleşmeleri, enflasyon beklentileri ve ana eğilimi üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Her toplantıda çeşitli verileri ortaya koyuyoruz. 'Talebin dezenflasyona katkısı ne seviyede' gibi çeşitli unsurlara bakıp enflasyon görünümü oluşturuyoruz ve kararlarımızı bunun binaen veriyoruz. Son dönemde ortaya çıkan bir unsur, bizim için önemli olan enflasyon üzerindeki risklerin de dengesi. Bu da kararlarımızda önemli. Politika faizine ilişkin attığımız bütün adımları bugüne kadar olduğu gibi öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Temmuz toplantısında da bu şekilde karar aldık. Belli bir alanımız olduğunu düşündük. Bunu ihtiyatlı bir şekilde enflasyon görünümünü bozmadan yapmak istiyoruz."

Karahan, enflasyonun 3 aydır üst üste aşağı yönlü sürpriz yaptığını ve piyasa beklentilerinin altında gerçekleştiğini kaydederek, bunun olumlu bir gelişme olduğunu bildirdi.

Manşet enflasyon kadar enflasyonun alt detaylarının da kendileri için önemli olduğunu dile getiren Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hizmet kalemlerindeki atalet özellikle eğitim ve kira özelinde bizim tahminimizin biraz daha üstünde. Bu da enflasyon üzerinde önümüzdeki dönemde bir miktar yukarı yönlü risk olduğunu ima ediyor. Bu riskleri de dikkate alarak hareket etmek istiyoruz. Faiz indiriminin sayısı ve miktarı enflasyon görünümüne ve bu risklere bağlı olacak. Daha önce söylediğimiz gibi toplantı bazlı ilerliyoruz ve veri akışı bizim için oldukça önemli. Veri akışına bağlı olarak ilerliyoruz. Kesinlikle otopilotta değiliz. Bu süreçte enflasyon görünümün bozulmasına izin vermeyeceğiz."

"Türk lirasına yönelik talebin tekrar canlandığını görüyoruz"

Fatih Karahan, kur politikasına ilişkin bir soru üzerine, bu süreçte hiçbir şekilde kur politikalarında bir değişiklik olmadığının altını çizerek, şunları aktardı:

"Reel değerlenme Türk lirasına yönelik ilginin artmasının doğal bir sonucu. Türk lirasına ilgi neden artıyor? Çünkü biz ciddi bir parasal sıkılaşma yapıyoruz. Enflasyon beklentilerini kontrol etmek adına, fiyatlama davranışlarını düzeltmek, talepte dengelenmeyi sağlamak adına. Bu da tabii ki Türk lirasına ilgiyi artırıyor. Talebi artıyor, talebi artan şeyin de fiyatı artar. Bu da para birimlerinde reel değerlenme olmuş oluyor. Bu talebin değiştiği durumlarda reel değerlenmenin dönem dönem olmaması çok normal. Bunu marttan itibaren birkaç ay boyunca gördük. Yani hem yurt içi hem yurt dışı gelişmeler etkili oldu. Bir de tabii küresel gelişmelerin avro/dolar paritesindeki etkisi de son dönemde Türk lirasının performansı üzerinde etkili oldu. Ama son dönemde Türk lirasına yönelik talebin tekrar canlandığını görüyoruz."

"Kredi limitlerini kısa vadede değiştirmeyi düşünmüyoruz"

TCMB Başkanı Karahan, aylık kredi büyüme limitlerinde bir değişiklik olup olmayacağına ilişkin soru üzerine, kredi büyümesinin dezenflasyon patikasıyla uyumlu seyretmesinin çok önemli olduğunu söyledi.

Buna rağmen büyüme sınırlarının her zaman bağlayıcı olmadığını ifade eden Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Aslında bu yıl baktığımızda çoğu zaman kredi büyümesinde belirleyici olan politika faizinin seviyesi ve bunun ima ettiği maliyetler. Baktığımızda mesela KOBİ'de kısıta tabi kredi büyümesi en son şubatta bağlayıcı olmuş. 2,5, 2,6 civarındaydı KOBİ'ler için. Daha sonra epey bir süre yüzde 1 civarlarında seyretti limit 2,5 olmasına rağmen. Yani kredi büyümesi aslında politika sıkılığı ve bizim iletişimimiz neticesinde arz talep dengesi doğrultusunda şekillendi. Son dönemde burada bir miktar hareketlenme görüyoruz. Özellikle son ayda KOBİ kredi büyümesi bir miktar arttı. Çoğu zaman bağlayıcı olmuyorsa biz bu sınırları neden tutuyoruz? Beklentilerin hızla değişebildiği dönemlerde burada çok hızlı bir kredi talebiyle karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu da önlem alınmazsa dezenflasyon sürecini etkileyebilecek unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bu tarz kısıtlar kredide aşırı büyüme iştahı olduğu dönemlerde bize yardımcı oluyor. Aşırılıkları kontrol etmekte işimize yarıyor. Bu nedenle bahsettiğimiz kısıtların makro ihtiyati araç setimizin bir parçası olarak kalmaya devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz."

Karahan, yatırım, esnaf ve tarım kredileri gibi belli alanlarda istisnaların bulunduğunu belirterek, "Zaten dezenflasyon sürecinde bu kısıtlar biraz daha az bağlayıcı hale gelecek. Enflasyon düştükçe limit daha az hale gelecek. Limitleri hızlı bir şekilde gevşetme yönünde şu anda bir talep olduğunu biliyoruz. Bunun için erken olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla burada ciddi bir değişiklik beklemiyoruz. Sadece yakın dönemde kredi mevduat fiyatlamalarının etkinliğini artırmak adına birtakım ufak değişiklikler yapabiliriz ama limitleri şu anda kısa vadede değiştirmeyi düşünmüyoruz." diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, ortalamada likidite fazlasının olduğunu belirterek, "Fakat likiditenin bankalar nezdindeki dağılımı homojen değil. Bazı bankalar, bazı günler itibarıyla likidite açığına düşebiliyorlar. Tabii bunu bankalar arası piyasadan da bulabilirler ama faizlerde oynaklığa sebep olabileceği için biz bir taraftan sterilizasyon araçlarımızla para çekerken bir taraftan da likidite ihtiyacı olan bankalara bunu veriyoruz." dedi.

Fatih Karahan, yılın 3. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında başkan yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.

TCMB Başkanı Karahan, işsizlik oranının en son veride 8,6 olduğunu ve tarihsel olarak epey düşük seviyelerde bulunduğunu belirterek, atıl iş gücünün neredeyse yüzde 33 olduğunu ve ciddi bir seviyeye ulaştığını söyledi.

Geçen yıldan başlayarak 2025 yılında da devam eden işsizlikte aşağı yönlü ya da yatay bir seyir ama atıl iş gücünde dönem dönem yukarı yönlü bir seyir gördüklerini ifade eden Karahan, "Farklı dinamikler var ama yani 2024'teki dinamiklerle 2025'teki dinamikler farklı. Mesela 2024'e baktığımızda oransal olarak en büyük artış zamana bağlı eksik istihdamda." dedi.

Karahan, zamana bağlı eksik istihdamla yarı zamanlı istihdamı birbirine karıştırmamak gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Mesela 2024 yılında zamana bağlı eksik istihdamda olanlara baktığımızda bunların yüzde 60'ının tam zamanlı çalıştığını görüyoruz. Yani tam zamanlı çalışan insanlar farklı bir iş istiyorlar. Tabii işleri olduğu için manşet işsizlikte işsiz olarak sayılmıyorlar ama geniş kapsamlı göstergelerde atıl iş gücüne dahil oluyorlar. Ama bunların yüzde 60'ı tam zamanlı çalışanlar. Bu neden oluyor? Aslında pandemi döneminde ortaya çıkan bir trendin biraz devamı, çalışma koşullarını değiştirme isteği gibi. Burada farklı sebepler de olabilir tabii. Esnek çalışma modelleri de buna olanak veriyor. 2025 yılına baktığımızda farklı bir bileşen aslında buradaki artışı sürüklüyor.

2025 yılında bugüne kadar olan süreçte en yüksek artışın potansiyel iş gücünden kaynaklanıyor. Potansiyel iş gücü nedir? O da çalışmak isteyen ancak çeşitli sebeplerle iş aramayan insanlar. Bunu biz detaylı inceledik. Burada da iki ana grup öne çıkıyor bu yıl. Bir tanesi kendi vasfına uygun iş bulamayacağını düşünenler bu nedenle aramıyorlar. Burada daha çok lise altı eğitime sahip insanlar ön plana çıkıyor demografi olarak. İkinci grupta çalışmak isteyen ancak çocuk bakımı, ev işleri nedeniyle iş arayamayan kadınlar. Gördüğünüz gibi son 1,5 yıldaki bu sürükleyicilere baktığımızda aslında bu atıl iş gücündeki artışın döngüsel nedenler yerine daha çok yapısal unsurlardan kaynaklandığını değerlendiriyoruz."

"Son dönemde 500 milyar liraya yakın belki de onun biraz üzerinde bir likidite fazlası oluştu"

Fatih Karahan, son dönemde 500 milyar liraya yakın belki de onun biraz üzerinde bir likidite fazlası oluştuğunu ifade ederek, bunun da temel nedeninin döviz pozisyonumuzdaki iyileşme olduğunu dile getirdi.

Hazine işlemleri kaynaklı bir miktar likidite çekilmesinin gerçekleştiğini ifade eden Karahan, şöyle devam etti:

"Ortalamada likidite fazlası var, bu doğru. Fakat likiditenin bankalar nezdindeki dağılımı homojen değil. Bazı bankalar, bazı günler itibarıyla likidite açığına düşebiliyorlar. Tabii bunu bankalar arası piyasadan da bulabilirler ama faizlerde oynaklığa sebep olabileceği için biz bir taraftan sterilizasyon araçlarımızla para çekerken bir taraftan da likidite ihtiyacı olan bankalara bunu veriyoruz. Aynı faizden de yaptığımız için bir maliyet unsuru olmuyor. Ama neticesinde para piyasasındaki faizlerin politika faizine yakın olmasını sağlamış oluyoruz."

Karahan, OVP'de de enflasyon hedefleri ve tahminleri verilirken kendi görüşlerinin de dikkate alındığını belirterek, "Bu sene de süreç benzer şekilde ilerliyor. Burada çok sağlıklı bir eş güdüm içinde ilerliyoruz. Bu yıl konusuna gelince aslında burada bir tahmin ara hedef ayrıştırması neden yapmamız gerektiğini anlatmıştım onu tekrar etmeyeceğim. Ama bu seneki görünüm itibarıyla politika ufkunu da dikkate aldığınızda bu sene yapılacak aksiyonların sene sonu hedefine etkisi oldukça kısıtlı." diye konuştu.

Şu anki durum itibarıyla enflasyonun yüzde 75 ihtimalle 24'ün üstünde olduğunu değerlendirdiklerini bildiren Karahan, "Bunu da şeffaflık gereği iletişimini kurmamız gerekiyor. Ara hedefi bir daha değiştirmeyeceğimizi söylediğimiz için buna bu seneden başlamak istedik. Bu sene tabii ki 24'ü, 27 yaptık diyebilirdik. Sonra da işte bandın içinde kaldı diyebilirdik. Ama burada bir taahhüdün parçası olarak, bundan sonra önümüzdeki senede uç gelişmeler olmadığı halde durumu değiştirmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

"Stopaj değişikliği sonrasında dolarizasyonda bir artış görmedik"

Fatih Karahan, stopaj değişikliği sonrasında dolarizasyonda bir artış görmediklerini dile getirerek, gerçek kişi yabancı para mevduatlarının yatay seyrettiğini ifade etti.

Türk lirası mevduat payının da nisan sonundan itibaren yani düzenlemenin başladığından itibaren neredeyse 2,5 puana yakın bir artış gösterdiğini belirten Karahan, "Yüzde 60'ı gördük orada. Bu konuda neden bir bozulma beklemiyoruz? Burada makro ihtiyacı çerçevemiz aslında sigorta işlevi görüyor. Çünkü bankalara verdiğimiz Türk lirası hedefleri var. Bu hedefler bir taraftan algının değişebildiği durumlarda Türk lirasında ters bir hareketin olmasını engelliyor. Burada bankalar üzerinden verdiğimiz hedeflerle olumsuz durumların önüne geçmiş oluyoruz. Önümüzdeki dönemde de olumsuz bir hareket beklemiyoruz Şu anki veriler de bunu teyit eder nitelikte. Ama tabii ki daha önce de söylediğimiz gibi bu bizim politika bileşenimizin önemli bir parçası dolarizasyonu artırmak, Türk lirasını mevduatlarda ve kredilerde ön plana çıkarmak. Bir risk ortaya çıkacak olursa para politikası duruşumuzu bu doğrultuda ayarlamaya hazırız." açıklamasını yaptı.

Karahan, bir basın mensubunun "Dezenflasyon sürecinin daha hızlı işlemesi açısından kira artış oranının belirlenme usulünde bir değişiklik söz konusu olsa nasıl olur?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bu tarz önlemler kısa vadede etkili olabiliyor. Bunu gördük. Yani anladığım kadarıyla belli limitlerden bahsediyorsunuz kira artışları konusunda. Ama bunun orta vadede konut ve kira piyasasının bozucu olduğunu düşünüyoruz. Zaten geçen sene de bu yüzde 25'lik sınır kaldırılmıştı. Sebep olduğu geçici bir enflasyon var, bu doğru ama orta vadede bunun piyasadaki arz talep dengelenmesine katkı sağlayacağını ve enflasyonu daha makul seviyelere indireceğini düşünüyoruz. Kirada biraz daha öne çıkan diğer sebepleri de vurgulamak lazım. Çünkü tek unsur bu değil. Diğer unsurlar dediğim gibi deprem, kentsel dönüşüm gibi yapısal unsurlar. Bunların sebep olduğu arz talep dengesizlikleri var. Bunların da dengelenmesi zaman alıyor."

"Gıda enflasyonu yukarı yönlü bir risk olarak duruyor"

Fatih Karahan, gıdada zirai don olduğunda belli ürünlerin etkilendiğini ifade ederek, diğer ürünlerin enflasyonda biraz daha düşük geldiği için şu ana kadar tahminlerle uyumlu bir gıda enflasyonu gördüklerini ve gıda enflasyonunun bu yıl için de, gelecek yıl için de yukarı yönlü bir risk olarak durduğuna işaret etti.

OVP'deki varsayımların faiz dışı harcamaların milli gelir oranının azalması doğrultusunda olduğunu ifade eden Karahan, "Gelen verilere baktığımızda aslında harcama disiplinin korunduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu tarafta katkı alıyoruz. Öte yandan diğer bir boyut, bütçe açığı tarafı. Burada tabii bütçe gelirlerinin öngörülenden bir miktar düşük gerçekleşmesi durumu var. Burada bütçe açığında milli geliri oranına bir azalma devam edecek. Yönetilen ve yönlendirilen fiyatların belirlenmesi bizim için oldukça önemli. Bunlar da özellikle enerji fiyatlarında enflasyon hedefleriyle uyumlu olarak gerçekleşti. Bunları da olumlu olarak değerlendiriyoruz." diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, hissedilen enflasyonun kalemler içerisinde en çok neyin hissedildiğiyle alakalı olduğunu belirterek, "Kira enflasyonu yüksek seyrettiği için burada hissedilen enflasyon gerçekleşen enflasyonun üzerinde olabiliyor. Dünyada birçok ülkede de var, bizim ülkemizde de çeşitli sebeplerle benzer bir durum söz konusu. Enflasyon beklentilerini de bu etkiliyor, hane halkı enflasyon beklentilerinin bir miktar daha geriden gelmesinin sebebi de bu." dedi.

Karahan, yılın 3. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.

TCMB Başkanı Karahan, küresel merkez bankalarında olduğu gibi TCMB'nin faiz tarafında nötr bir hedefi olup olmadığına yönelik soruya, "Nötr faiz iletişiminin çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Ciddi bir belirsizlik var, tahvil piyasasındaki likiditenin düşük olması gibi çeşitli sebeplerle, enflasyon beklentilerinin farklı kesimler için çok farklı olması gibi nedenlerle nötr faizi düşük bir aralıkla ölçmek oldukça zor. Öyle olduğu zaman da bu iletişim faydadan çok zarar verebiliyor. Aslında başka ülkelerde de bunun yansımalarını görüyoruz. Dolayısıyla şu aşamada bunun üzerinden bir iletişim yapmamayı tercih ediyoruz." yanıtını verdi.

TL mevduat rasyosu ve makro ihtiyati tedbirlerde ileriye dönük olarak gevşetilme ihtimaline ilişkin soru üzerine Karahan, şunları kaydetti:

"Dediğim gibi TL mevduat rasyosu hedefleri ve KKM (Kur Korumalı Mevduat) hedefleri, bunlar makro ihtiyati çerçevemizin önemli bir birleşimi. Yani üç birleşimden bir tanesi. Burada tabii KKM'de belli bir seviyeye geldik. 10 milyar dolar civarına, 12 milyar dolara indiğini sunumda bahsettim. Burada bu yıl içinde bunu sonlandırmayı düşünüyoruz. Dolayısıyla burada zaten bir sadeleşme, ciddi bir sadeleşme olmuş olacak. TL mevduat hedefleri tarafında tabii önümüzde önemli bir süreç var, bir taraftan indirim yapıyoruz, burada enflasyon görünümü bize alan veriyor.

Enflasyon beklentilerine, ekonomik aktiviteye, toplam talep koşullarına baktığımızda, bu süreci bir miktar indirerek sıkılığı bozmadan devam ettirebileceğimizi düşünüyoruz ama bu süreçte riskler de var. Bu sürecin önemli bir şekilde hassas yönetilmesi, sorunsuz bir şekilde gitmesi çok önemlidir. Burada da TL mevduat payının özellikle KKM hedeflerinin kalkacağı bir ortamda bir süre daha devam etmesi, TL tarafındaki algının oturması açısından önemli diye düşünüyoruz. Dolayısıyla kısa vadede böyle bir planımız, böyle bir takvimimiz yok."

"Hissedilen enflasyon bu kalemler içinde en çok neyi hissettiğinizle alakalı"

Karahan, hissedilen enflasyona yönelik bir soru üzerine şu yanıtı verdi:

"Burada enflasyonda aslında bunu birçok ülkede de benzer gelişmeleri görüyoruz, enflasyon dediğimiz mesela yüzde 33, bu şu demek değil, ekonomide gördüğümüz her ürünün, hizmetin, emtianın fiyatı yüzde 33 artıyor demek değil, ortalamada yüzde 33 artıyor. Bunun içinde temel mallar da var, burada biraz daha düşük. Enerji kalemleri var, son dönemde biraz daha yüksek. Gıda manşetin altında, hizmet manşetin üstünde. Özellikle kira mesela manşetin oldukça üstünde seyrediyor. Şimdi böyle olunca hissedilen enflasyon sizin bu kalemler içinde en çok neyi hissettiğinizle alakalı oluyor.

Mesela otomotivde, mobilyada, giyimde enflasyon çok düşük ama mesela arabanızı her sene yenilemediğinizi varsayıyorum. Böyle olunca oradaki enflasyonun düştüğünü her zaman hissetmiyorsunuz ama neyi hissediyorsunuz? Sürekli yaptığınız harcamaları ve bunun içinde biraz daha yekun olarak çok tutanları hissediyorsunuz. Mesela kira, kira enflasyonu yüksek seyrettiği için burada hissedilen enflasyon gerçekleşen enflasyonun üzerinde olabiliyor. Dünyada birçok ülkede de var, bizim ülkemizde de çeşitli sebeplerle benzer bir durum söz konusu. Enflasyon beklentilerini de bu etkiliyor, hane halkı enflasyon beklentilerinin bir miktar daha geriden gelmesinin sebebi de bu."

Geçen yıl gecelik borçlanma faizinin 150 baz puan indirildiği hatırlatılarak kısa vadede yeniden 150 baz puan simetrik hale getirilip getirilmeyeceğine ilişkin soru üzerine Karahan, şunları kaydetti:

"Her zaman söylediğimiz gibi temel fonlama aracımız bir hafta vadeli repo oranı. Temel iletişimi de zaten para politikası faizi üzerinden yapıyoruz, bu da bir hafta vadeli repo oranı oluyor ama konjonktürel gelişmelere göre de üst bandı kullanma ihtiyacı ortaya çıkabiliyor, birkaç ay boyunca bunu yaptık ve faydasını da gördük. Bunu ne zaman yapıyoruz? Geçici gelişmeler olduğunda ve bunlar beklentileri bozabilecek, enflasyon görünümünü bozabilecek bir risk teşkil ettiği durumda yapıyoruz ama geçici olması önemli. Eğer kalıcı bir bozulmaya sebep olması söz konusuysa zaten para politikası faizini artırarak buna yanıt veriyoruz. O dönemde, birkaç ay önce biliyorsunuz asimetrik koridora geçtik. Şu anda bunu kullanmıyoruz ama bize belli anlarda bir esneklik de sağlıyor. Dolayısıyla şu anda ihtiyacımız yok ama bir süre daha esnekliği koruma gerektiğini değerlendiriyoruz, bir süre daha kalacak. Önümüzdeki toplantıda tekrar değerlendireceğiz."