Bu tarih, İstanbul’un işgal kuvvetlerinden tamamen temizlendiği, Türk bayrağının yeniden özgürce dalgalandığı gündür.

Mondros Mütarekesi’nin 13 Kasım 1918’de yürürlüğe girmesiyle, 55 parçalık İtilaf donanması İstanbul önlerine demirlemişti.

Şehrin işgali, yalnızca Osmanlı Devleti’nin siyasi egemenliğine değil, Türk milletinin kalbine vurulmuş bir darbe niteliğindeydi. Galata Köprüsü’nün iki yakasında nöbet tutan yabancı askerler, Türk halkının onurunu derinden yaralamıştı.

Ancak Anadolu’da 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışıyla başlayan Milli Mücadele, Sakarya’da ve Büyük Taarruz’da kazanılan zaferlerle taçlandı. 30 Ağustos 1922’de Yunan ordusunun kesin yenilgisi, ardından 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile işgalin sonu yaklaştı.

Bu süreçte, İstanbul halkı büyük bir sabırla kurtuluş gününü bekledi. Nihayet, 6 Ekim 1923 sabahı Türk ordusunun kahraman birlikleri başlarında 3. Kolordu Komutanı Şükrü Naili Paşa olmak üzere İstanbul’a girdi.

Halk, gözyaşları ve alkışlarla Mehmetçik’i karşıladı. Beyoğlu’ndan Harbiye’ye kadar uzanan caddelerde “Hoş geldiniz!” sesleri yükseliyordu. İşgal kuvvetlerinin çekilişiyle birlikte, İstanbul yeniden Türk milletinin kalbi oldu.

6 Ekim yalnızca bir kurtuluş günü değil, aynı zamanda bağımsızlığın, direncin ve ulusal birliğin simgesidir. İstanbul’un işgalden kurtuluşu, Cumhuriyet’in ilanına yalnızca birkaç hafta kala, Türk milletine özgürlüğün ne denli kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır.

Bugün, 6 Ekim’i anmak, yalnızca geçmişteki zaferi hatırlamak değil; aynı zamanda bağımsızlığın bedelini, özgürlüğün değerini ve ulusal egemenliğin vazgeçilmezliğini de idrak etmektir.