Önce bir hatırlatmada bulunmak isterim. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun bu ayki toplantısı normal takvime göre 22 Ağustos Perşembe günü yapılacaktı. Ancak Başkan Fatih Karahan’ın o tarihte gerçekleştirilecek Jackson Hole Ekonomi Politikası Sempozyumuna katılacak olması nedeniyle PPK toplantısı 20 Ağustos Salı gününe alındı. Bu değişiklik Merkez Bankası’nca 27 Haziran’da açıklanmıştı.

Peki gelelim yarınki toplantıdan nasıl bir karar çıkacağına...

■ Merkez Bankası politika faizini düşürmez ve yüzde 50’de bırakır. (Ekonomik karar.)

■ Ama belki Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 50’den aşağı çekilir. (Siyasi karar.)

Siyasi kararın bu aşamada çok baskın olabileceği kanısında değilim.

Teknik ayrıntılara ve gerekçelere girmeden önce bir kere şunu belirtmekte yarar var; Türkiye henüz bir faiz indirimine hazır değil. Ne veriler buna uygun, daha da önemlisi ne de faizin yüksekliğinden yakınan kesimlerin gerçekte böyle bir beklentisi var. Onlar da biliyor ki faiz indirimi için çok erken.

Kaldı ki faizde bu düzeyi gerektiren nedenler de ortadan kalkmış değil. Hele hele son haftalarda “Döviz artışının eli kulağında, bakın artıyor, işte fırlayacak” türü görüşler daha bir dile getiriliyorken...

Bu koşullarda Türk parasının getirisini aşağı çekecek ve dövize yönelişi bir tsunamiye çevirebilecek şekilde faiz indirimine gitmek herhalde akıllıca da olmaz.

Merkez Bankası'nın söyledikleri ortada...

Merkez Bankası’nın faiz konusundaki, daha belirgin olarak söylersek faizin ne zaman indirilebileceği konusundaki görüşü net:

“Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.”

Bu ifade son ayların tüm PPK açıklamalarında aynen korundu.

Gerçi sıkı para politikası tek başına yüksek faiz demek değil. Ama bu politikanın en önemli ayağının yüksek faiz olduğu da bir gerçek.

Bu arada Merkez Bankası’nın son zamanlarda “Faiz indirilse bile sıkı para politikası devam ettirilecek” anlamına gelecek açıklamalar yapmak suretiyle kendine biraz alan açmak istediği de gözlerden kaçmıyor.

Aylık da aylık!

Merkez Bankası para politikasının biraz gevşetilebilmesi için yıllık enflasyonun değil, aylık enflasyonun gözetileceğini ısrarla vurguluyor.

Tabii ki herkesten daha çok Merkez Bankası biliyor, yıllık enflasyonun baz etkisiyle düşeceğini...

Ve yine tabii ki Merkez Bankası herkesten çok hissediyor, yıllık enflasyon düşünce “Hadi şu faizi indirelim” baskısının artacağını...

İşte Merkez Bankası o yüzden aylardır “Enflasyonda yıllığa değil aylığa bakmalı” diyor ya...

Peki Merkez Bankası’nın baktığı aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş var mı; Yok!

Dolayısıyla!

Beklentiler neye işaret ediyor?

Geçelim o cümlenin ikinci bölümüne... Ne deniliyor:

“Enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar...”

Enflasyon beklentileri ne; piyasa katılımcıları anketi bunlardan biri olabilir. Merkez Bankası belki kamuoyuna açıklamadığı başka anketler de yapıyordur da piyasa katılımcıları anketinin sonuçlarını biliyoruz. Bu ankete katılanlar Temmuz 2025'te yüzde 30.02, Ağustos 2025’te yüzde 28.71 yıllık TÜFE artışı bekliyor.

Bu oranlar Merkez Bankası’nın tahmin aralığıyla uyumlu mu? Ne gezer!

Merkez Bankası 2025 yılı enflasyonunu orta noktası yüzde 14 olmak üzere yüzde 7-21 arasında bekliyor.

Yok yok, oranlarda bir yanlışlık yok! “Yüzde 7 nere, yüzde 21 nere, hem 2026’da tek haneye inileceği umuluyorsa 2025 için yüzde 7 de ne” diyorsanız adres ben değilim, Merkez Bankası!

Boş verelim alt ve üst sınır olan 7 ve 21’i, yüzde 14’ü esas alıp bir hesap yapalım. İşte karşımıza çıkan tablo:

■ Bu yılın tahmini yüzde 38; yedi aylık artış yüzde 28.76; yani yılın kalan beş ayı için tahmin edilen artış yüzde 7.18.

■ 2025’in tümündeki yıllık tahmin yüzde 14; yani aylık ortalama artış tahmini (tüm ayların eşit olacağı varsayımına göre) yüzde 1.1. Şu durumda ilk yedi aydaki birikimli artış yüzde 8.

■ 2024’ün son beş ayındaki yüzde 7.18 ile 2025’in ilk yedi ayındaki yüzde 8’i birikimli olarak toplarsak ulaşacağımız oran yüzde 15.75.

■ Yani Merkez Bankası’nın tahminine göre 2025’in temmuz ayında yıllık TÜFE artışının yüzde 15.75 olması gerekiyor.

■ Bu yılın yüzde 38’i de, 2025’in yüzde 14’ü de pek olabilir değil. Peki bu iki yıl için de üst sınır olan yüzde 42 ve 21’i esas alıp aynı hesabı yapalım. Temmuz 2025 için bulacağımız yıllık oran yüzde 23.24 ve yine de beklentilerle arada çok fark var.

Olmuyor!

Merkez Bankası’nın tahmin setine göre bir yıl sonra temmuzda yıllık enflasyon ideal oranla yüzde 15.75, en fazla yüzde 23.24 olacak.

Kağıt üstünde olacak; ama böyle bir oranı bekleyen ya da inandırıcı bulan var mı, hele hele 15’leri?

Merkez Bankası’nın piyasa katılımcıları anketinden çıkan sonuç ortada. Katılımcılar yıllık olarak Temmuz 2025’te yüzde 30.02 enflasyon bekliyor. Tahmin, Ağustos 2025 için yüzde 28.71.

Yani piyasadaki tahmin, Merkez Bankası veri setinin ortaya koyduğu oranın neredeyse bir kat üstünde. Kaldı ki bu ankete verilen yanıtlar piyasadaki genel beklentiye göre genellikle çok iyimser kalır.

Dolayısıyla!

İki unsur da “İndirim olmaz” diyor

Merkez Bankası’nın o meşhur cümlesindeki iki unsura tekrar bakalım...

■ Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş var mı, yok! Düşüş bir yana yatay bir gidişat bile yakalanabilmiş değil.

■ Enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yaklaşmış mı, nerede! Beklentiler, tahmin edilenin neredeyse bir kat üstünde.

Şu durumda yarınki toplantıdan bir faiz indirimi çıkar mı?

Ekonomik veriler penceresinden bakarsak tabii ki çıkmaz.

Ama hiç belli olmaz; siyaseten çıkar.

Değil yarın, bu tablo değişmediği sürece önümüzdeki bir iki ay içinde bile siyaseten bir faiz indirimi kararı çıkarsa, herhalde Merkez Bankası’nın yukarıda sıraladığım görüşleri dile getiren yöneticileri de makamlarını bırakıp çıkar gider!

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: ekonomim.com