Deutsche Bank: Türkiye ekonomisi sert fren yapmayacak

  • Deutsche Bank Türkiye Ekonomisti Yiğit Onay, TCMB'nin 2025 yılı enflasyon tahmin aralığını yukarı yönlü revize etmesinin stratejik bir tercih olduğunu belirterek, Merkez Bankası'nın 2026 hedefini sabit tutmasının hem para politikası duruşu hem de Hazine'ye gönderilen bir dezenflasyon mesajı açısından kritik olduğunu belirtti.
  • Onay, 2025'te ekonomide sert bir yavaşlama beklemediklerini ve büyümenin 2025 yılında yüzde 3,5 2026 yılında yüzde 4 bandında gerçekleşeceğini öngördüklerini ifade etti.

TCMB’nin son Enflasyon Raporu’nda 2025 yılı enflasyon tahmin aralığını yüzde 31–33 bandına yükseltmesini değerlendiren Deutsche Bank Türkiye Ekonomisti Yiğit Onay, bu kararın para politikasında erken bir gevşeme algısını engellemek adına bilinçli bir tercih olduğunu ifade etti. “2026 için yüzde 16’lık hedef çok yeni. Hem OVP’de hem yatırımcı iletişimlerinde benimsenmişken, yıl bitmeden bu hedefi yukarı çekmek güvercin bir mesaj üretebilirdi” İfadesini kullandı.

Onay’a göre 2026 hedefinin korunması aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, yönetilen–yönlendirilen fiyatlarda beklenen enflasyonun dikkate alınması gerektiğine dair bir sinyal niteliği taşıyor. Onay, ““Kamu fiyat ayarlamalarının gerçekleşen enflasyona dayanması beklentileri bozuyor. TCMB, dezenflasyon için maliye politikasından daha güçlü destek bekliyor” ifadesini kullandı.

“Ekonomide hızlı bir soğuma beklemiyoruz”

Onay, ekonomide sert bir yavaşlama beklemediklerini ifade etti. Bu görüşünü destekleyen faktörleri şöyle sıraladı: Gelecek yıl dış talebin toparlanma beklentisi, hedefli kredi ve teşvik paketlerinin destekleyici etkisi, bütçe açığında ilave mali sıkılaşma gerekmemesi, Değerli metallerin yarattığı varlık etkisi.

Bu çerçevede Onay, “Olumsuz bir arz şoku olmadığı sürece hızlı bir soğuma beklemiyoruz” dedi. Sektörel görünümde ise tekstil ve giyim tarafında zayıflığın belirginleştiğini, buna karşın inşaat, hizmetler, yüksek teknoloji ve savunma sanayi gibi alanların daha dirençli performans sergilediğini ifade etti.

“Tahvil piyasasında değerlemeler cazip, iletişim önemli”

TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın tahvil portföyüne ilişkin mesajlarına da değinen Onay, piyasada yeterince fiyatlanmayan kritik bir unsur olduğuna dikkat çekti:

“İkinci çeyrekte tahvil alımlarıyla menkul kıymet portföyünün bilanço oranı yüzde 3’e yaklaşmıştı. Şu an yüzde 2’nin hafif altına geriledi; yani artış için alan var.”

Onay, TCMB’nin bu açıklamasının Hazine’nin yönetilen ve yönlendirilen fiyat ayarlamalarında beklenen enflasyona daha fazla odaklanmasını teşvik ettiğini belirtti. ‘Bu iletişim, enflasyon beklentiler açısından dolaylı olarak da tahvil piyasası için olumlu’ değerlendirmesinde bulundu.

Buna karşın yılbaşından bu yana fiyatlamanın zayıf kalmasını dezenflasyondaki yavaşlama, faiz indirimine yönelik belirsizlik ve Ocak ayı yüksek borçlanma programıyla ilişkilendiren Onay, ileriye dönük değerlere baktığımızda, mevcut seviyelerin tahvil piyasası açısından hâlâ cazip olduğunu ifade etti.

Onay, uzun vadede enflasyonun kalıcı olarak yüzde 20’li seviyelerin altına inmesinin ‘oyun değiştirici’ bir eşik olacağını vurguladı. Şu an yatırımcıların ağırlıklı olarak kısa vadeli carry trade pozisyonlarında kaldığını belirten Onay, enflasyon ve kur istikrarında olumlu görünümün sürmesi hâlinde carry’den tahvile geçişin önümüzdeki dönemde hız kazanabileceğini ifade etti.”

“Reel sektörün döviz açık pozisyonunda artış var ama risk yönetilebilir”

Finans dışı şirketlerin döviz açık pozisyonunun 185 milyar dolara yükselmesine ilişkin değerlendirmesinde Onay, riskin arttığını ancak makro ölçekte hâlâ yönetilebilir seviyede olduğunu söyledi. Onay, 2024 Mart–2025 Mart döneminde döviz cinsi kredi kullanımının belirgin şekilde arttığını, ancak sonrasında TCMB’nin yabancı para kredi limitlerine yönelik düzenlemeleriyle bu ivmenin yavaşladığını belirtti. Kredilerin yaklaşık yüzde 50’sinin Euro cinsinden olması, Euro/Dolar paritesindeki hareketlerin kur riski üzerinde ek baskı yarattığını da ifade etti.

Onay “Reel sektörün döviz açık pozisyonunun milli gelire oranı yüzde 12 seviyesinde. 2018’de yüzde 25’leri görmüştük; dolayısıyla risk geçmiş dönemin oldukça altında ve yönetilebilir durumda” diye konuştu.

“Reel sektörün döviz açık pozisyonu Milli gelire oranı olarak baktığımızda yüzde 12 seviyesinde. 2018’de yüzde 25’leri görmüştük; bu nedenle risk geçmiş dönemin oldukça altında ve yönetilebilir durumda” diyen Onay, önümüzdeki döneme ilişkin olası politika adımlarına da değinerek, şirketlerin yurt dışından doğrudan borçlanmalarında hızlanma olması halinde TCMB’nin bu alana müdahale edebileceğini belirtti.

Kaynak: bloomberght.com