GSYH’de çeyreklik veriler portre fotoğrafı gibidir. Boydan fotoğraf aldığınızda, yani yıllık veriye baktığınızda ise çok daha fazlasını görürsünüz. Gerçi TÜİK’in geçen hafta sonu açıkladığı ilk çeyrek verileri de birçok detayı ortaya koyuyor ama bu veriler yıllığa getirildiğinde sıkıntının boyutu daha iyi anlaşılıyor. 

Türkiye ekonomisi ilk çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1 büyüdü. 

■ Oran ne olursa olsun büyümeyi bayram ilan edenler için... 

■ Bu büyümenin nelerden kaynaklandığına hiç bakmayanlar, bakmak istemeyenler için... 

■ Toplam oran büyürken ülke ekonomisinin can damarı niteliğindeki sanayi gibi, tarım gibi sektörlerdeki kan kaybını umursamayanlar için... 

■ Büyümenin yavaşlamasından ötürü işsizliğin artıp artmadığına bakmayanlar için yüzde 2 de, yüzde 1 de gayet iyi oranlar.

Yıllık yüzde 4 büyümeyi geçiniz! 

OVP’ye göre bu yılın büyüme hızı hedefi yüzde 4. İlk çeyrekteki yüzde 2’lik büyüme, yüzde 4’lük hedefi yakalayabilmek için son üç çeyrek toplamında yüzde 4,6’lık bir büyüme gerektiriyor.

19 Mart’ta başlayan süreç ilk çeyreğin büyümesini hemen hemen hiç etkilemedi, ona rağmen büyüme yüzde 2’de kaldı. 19 Mart’tan sonra yaşananlarla birlikte büyüme hızlanır mı, yoksa yavaşlar mı, diye bir soru sormak bile abes olur değil mi?

2025’in büyüme hızı hedefi de kağıt üstünde yüzde 4, o kadar!

Altı yılın en düşüğü 

Girişte de belirttim; portre yerine boy fotoğrafıyla daha geniş bir zaman dilimindeki duruma bakmakta yarar var...

GSYH ilk çeyrekte geçen yıla göre yüzde 2 büyüdü ama ilk çeyrek itibarıyla yıllık büyüme yüzde 2,4 düzeyinde. Yıllık ilk çeyrekten daha iyiymiş, diye düşünüp sevinmek pek doğru olmasa gerek; çünkü yüzde 2,4, son altı yılın en düşük oranı.

Zaten grafikte de görülebileceği gibi 2016’dan bu yana olan dönemin yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 4,4 düzeyinde. Ortalama oranı bu düzeye taşıyan da hiç kuşku yok ki 2021’deki yüksek oran. Pandemi dolayısıyla önceki iki yılın çok kötü geçmesinden sonra hızlanan büyüme 2021’de böylesine yüksek bir orana ulaşılmasını sağlamıştı.

Bu yılın ilk çeyreği itibarıyla hesaplanan yüzde 2,4’lük yıllık büyüme, takvim yılı bazındaki önceki beş yılın altında kalmakla birlikte dikkat çeken bir başka eğilim de büyüme hızının dalgalanma göstermeksizin sürekli geriliyor olması.

Biraz önce de belirttim; yılın tümünde öngörülen yüzde 4’lük büyümeyi yakalayabilmek, son üç çeyrek toplamında yüzde 4,6’lık bir oran gerektiriyor ki bu gidişatla öyle bir oranı tutturmak hiç mümkün değil.

Bırakın üç çeyrek toplamında yüzde 4,6’yı, yılın ikinci çeyreğinden başlayarak küçülme görülmezse buna bile razı olunacak gibi.

Bir zamanlar ne kadar şendik! 

Yılın ilk aylarındaki ekonomik havayı düşünsenize...

Faiz indiriliyordu ve bu eğilim devam edecekti; mart ayında yüzde 42,5’e düşürülen politika faizi çok muhtemeldir ki nisan ayında yeni bir indirimle yüzde 40’a çekilmiş olacaktı, kredi faizleri Merkez Bankası faizine bağlı olarak daha da düşecekti; siyasi atmosfer deseniz, bugünlerle kıyaslanmayacak kadar yumuşaktı. Ama 19 Mart’ta olan oldu ve film koptu!

Şimdi nisan-mayıs- haziran dönemine ilişkin tablonun nasıl olacağını tahmin etmek zor değil. Zaten GSYH’nin nasıl gerçekleştiğini görmek, en azından tahmin etmek için TÜİK’in resmi verileri açıklaması da pek gerekmiyor.

Türkiye’nin en büyük şirketlerini bile etkisi altına alan darboğaz ikinci çeyrek büyümesine çok fena yansıyacak, o kesin.

İşsizlik korkunç boyutta 

Büyümenin yavaşlaması en kısa tanımla “daha az üretim” demek.

Daha az üretim, “daha az istihdam”; daha az istihdam da tabii ki “işsiz sayısının artması” demek. İşte sonuç ortada... Görünür işsizlik oranı bir ayda 0,6 puan gibi çok yüksek bir artışla nisanda yüzde 8,6’ya çıktı.

Görünür işsizlikten çok daha çarpıcı olan tabii ki atıl işgücü oranı.

Söz konusu oran nisan ayında yüzde 32,2’ye ulaştı. Gerçek işsizlik bu! Çalışabilir her üç kişiden biri işsiz. Bu, aynı zamanda şimdiye kadar ölçülmüş en yüksek oran.

Bunlar nisan ayının oranı, ilk çeyrek büyümesiyle ne ilgisi var” denilebilir. Doğru, doğru ama görünen köy kılavuz istemez!

Yıllık büyüme hızı ile yıllık ortalama atıl işgücü oranının birlikte yer aldığı grafik, bu iki büyüklük arasında nasıl ters yönlü bir bağlantı olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle 2021’den sonraki dönemde bu bağlantı öylesine belirgin ki... Büyümenin hızı kesildikçe işsizlik artıyor.

Bu yılın ilk çeyreği itibarıyla yüzde 28’lerde oluşan atıl işgücü oranı birden ivme kazanarak nisan ayında yüzde 32,2’ye tırmandı.

Bu hızlı artış sizce neyin işareti olabilir?

Ne yani Türkiye sanayide, tarımda, hizmetlerde büyük bir teknolojik devrim gerçekleştirdi de işgücüne artık ihtiyaç duymaz mı oldu, insanlar bu yüzden mi birdenbire işsiz kaldı?

Aa Haber Tablo 02062025 1

Aa Haber Tablo 02062025 2-1

•    Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak: ekonomim.com