Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye'nin stratejik konumu, genç ve dinamik nüfusu, nitelikli iş gücü, 1,3 trilyon dolar büyüklüğe ulaşmış ekonomisiyle yatırımcılara büyük bir potansiyel sunduğunu belirterek "Özellikle 'friend-shoring' denen dost ülkelerle veya 'near-shoring' denen komşularla, yakın ülkelerle yatırım kararlarının da etkili bir şekilde alındığı bir dönemde, bir konjonktürde Türkiye'nin sahip olduğu avantajlar öne çıkmaktadır." dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Maliye Hesap Uzmanları Vakfının ev sahipliğinde düzenlenen "Yeni Dünya Düzeninde Değişen Jeopolitik ve Ekonomik Dinamikler Paneli'nin açılışında yaptığı konuşmada, küresel ölçekte belirsizliklerin ve güç rekabetlerinin derinleştiği bir dönemde bugün düzenlenen panel gibi fikir alışverişlerinin her zamankinden daha değerli olduğunu söyledi.
Yılmaz, Uluslararası Para Fonunun (IMF) son tahminlerine göre, 2025 küresel büyüme beklentisinin yüzde 2,8'e düşürüldüğünü aktararak "2026 projeksiyonları da aşağı yönlü güncellenmiştir. Bu veriler, küresel ekonomik faaliyetin zayıf seyrettiğini göstermektedir. Öte yandan ABD'nin ticaret politikalarıyla ivme kazanan korumacılık eğilimi, uluslararası ticaretin yönünü belirgin şekilde etkilemektedir. Sayın (ABD Başkanı Donald) Trump'la belki bu daha belirgin hale geldi ama korumacılık eğilimini Sayın Trump'la sadece izah etmek mümkün değil. Genel, küresel anlamda bir eğilim olduğunu da ifade etmek durumundayız. IMF, 2025 yılı için küresel mal ve hizmet ticaretinde yüzde 1,7 büyüme beklerken Dünya Ticaret Örgütü, dünya mal ticaretinde yüzde 0,2 oranında daralma öngörmektedir." diye konuştu.
Bu gelişmelerin, birçok ülkeyi doğrudan etkilediğini, söz konusu ekonomilerde büyüme kaybına ve iç talepte daralmaya neden olduğunu, bu belirsizlik ortamının yalnızca kısa vadeli göstergeleri değil ülkelerin orta vadeli kalkınma hedeflerini de ciddi anlamda baskı altına aldığını dile getiren Yılmaz, 2025 yılı itibarıyla küresel ekonominin yeni belirsizlik alanlarıyla şekillenen bir döneme girdiğini, özellikle Donald Trump'ın ikinci kez ABD Başkanı olmasıyla ticaret alanında yeni bir perspektif ortaya konduğunu, bunun da zaten güçlenen korumacılık eğilimlerini daha da ivmelendirdiğini bildirdi.
Cevdet Yılmaz, Başkanlık Kararnameleri'yle, "Önce Amerika" yaklaşımı doğrultusunda ABD'nin ekonomik ve teknolojik kapasitesini güçlendirmeye ve ulusal güvenliğini korumaya yönelik yeni politikalarını yürürlüğe koyduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti:
"Bu gelişmeler, ABD'nin ticaret politikalarında zaman zaman esneklik gösterse de genel yönelimin belirsizlik barındırmaya devam ettiğini ortaya koymaktadır. Belli oranlar açıklandı. Bu oranlarla ilgili eş zamanlı olarak bir müzakere süreci de başlatıldı. Bu müzakere sürecinin nereye evrileceğini hiçbirimiz bugünden tahmin edemiyoruz. Dolayısıyla küresel düzeyde bir belirsizlik ortamı oluşmuş durumda. Özellikle Çin ve Avrupa Birliği gibi büyük ekonomilerin bu yeni ortamda nasıl tepki gösterecekleri, bir uzlaşmayla mı bu sürecin sonuçlanacağı yoksa çatışmacı bir yaklaşımın daha mı derinleşeceği ile ilgili sorular belirsizliğini koruyor. Dolayısıyla hep birlikte bu gelişmeleri takip ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, son dönemde yaşanan küresel ticaret savaşları, yeniden şekillenen uluslararası ticaret ve küresel tedarik zincirleri ile petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki gerilemenin Türkiye için bazı yeni fırsatları da beraberinde getirdiğini vurgulayarak "Türkiye stratejik konumu, genç ve dinamik nüfusu, nitelikli iş gücü, 1,3 trilyon dolar büyüklüğüne ulaşmış ekonomisiyle yatırımcılara büyük bir potansiyel sunmaktadır. Özellikle 'friend-shoring' denen dost ülkelerle veya 'near-shoring' denen komşularla, yakın ülkelerle yatırım kararlarının da etkili bir şekilde alındığı bir dönemde, bir konjonktürde Türkiye'nin sahip olduğu avantajlar öne çıkmaktadır." değerlendirmesini yaptı.
"Türkiye giderek daha cazip bir alternatif haline gelmektedir"
Yılmaz, kararlılıkla uyguladıkları ekonomi programının başarılı sonuçlar ürettiğini, yatırımcı güvenini arttırdığını, Türkiye'nin üretim ve yatırım üstü konumunu güçlendirdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Ticaret politikalarındaki değişim sadece ticareti etkilemiyor. Lojistikten tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesine, yatırım kararlarına varıncaya kadar birçok ekonomik değişkeni etkiliyor. Dolayısıyla ticareti tartışırken sadece ticareti değil, bütün bu farklı unsurları da tartışmak durumundayız. Bu süreçte artan üretim maliyetleri nedeniyle merkezlerini farklı ülkelere taşımayı değerlendiren büyük teknoloji firmaları için Türkiye giderek daha cazip bir alternatif haline gelmektedir. Planlı sanayi alanlarımız, güçlü AR-GE ve inovasyon ekosistemimiz, yatırımcı dostu teşvik yapımız, nitelikli insan kaynağımız ve stratejik lojistik bağlantılarımız sayesinde ülkemiz yeni nesil üretim üssü olma yönünde önemli bir konumdadır."
Yılmaz, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın açıklamalarını takip ettiğini aktararak yürürlüğe giren yeni yatırım teşvik sisteminin hayırlı olması temenni etti.
Küresel gelişmeler ve ülke içerisinde geliştirilen politikalara dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:
"Türkiye 2024 yılında küresel doğrudan yatırımların genel olarak azaldığı bir ortamda artış kaydeden nadir ülkelerden biri olmuştur. Küresel FDI akımları geçen yıl yüzde 8 gerilerken, Türkiye'ye gelen UDY yüzde 5,6 oranında artış göstererek 11,3 milyar dolara ulaşmıştır."
"İstikrar içinde ve sürdürülebilir şekilde büyümemiz lazım"
Yılmaz, temel önceliklerinin enflasyonu aşağıya doğru düşürmek olduğunun altını çizerek "Geçen yıl mayıs ayında 75,5'lere kadar yükselmişti. En son geldiğimiz noktada 37,9 gibi bir rakam geldi. Bu önemli bir gerileme ama yetmez etmez elbette. Daha düşük oranlara gelmemiz gerekiyor. İstikrar içinde ve sürdürülebilir şekilde büyümemiz lazım. Sosyal refahı da kalıcı bir şekilde arttırmamız lazım. Aldatıcı, geçici, gösterişe dayalı birtakım söylemler yerine esaslı, kalıcı, uzun vadeli birkaç teklifle hareket etmemiz lazım. Bu çok önemli diye düşünüyorum. Burada belli bir yere gelmiş durumdayız, yıl sonu itibarıyla da 20'li rakamlardan bahsedeceğimizi tahmin ediyoruz." diye konuştu.
Kararlılıkla uyguladıkları "Orta Vadeli Program"da para, maliye ve gelirler politikaları arasında güçlü bir eşgüdüm sağladıklarını aktaran Yılmaz, Ekonomi Koordinasyon Kurulundaki ilgili tüm bakanlarla koordineli bir anlayış içinde birbirini destekleyici bir mahiyette politikaları hayata geçirdiklerini anlattı.
Bu yaklaşımla kalkınma hedeflerine emin adımlarla ilerlediklerini, geleceğe güvenle baktıklarını, tüm bu kazanımların kalıcı hale gelmesi için yapısal reformları da çok önemli gördüklerini aktaran Yılmaz, yapısal dönüşümü sağlayan ve reform yapan ülkelerin gelecek adına daha umutlu bir perspektif oluşturduğunu, beklentileri iyileştirmek suretiyle de kısa vadeli etkiler de ürettiğini dile getirdi.
"Ülkelerin bu tür ortamları değerlendirmesi çok kıymetli"
Yapısal reformların beklenti kanalıyla etkisini çok önemli bir unsur olarak gördüğüne işaret ederek şunları kaydetti:
"Belirsizliklerin, sorunların daha fazla yoğunlaştığı dönemlerde daha stratejik hareket edebilenler, buradan pozitif ayrışanlar o farklılığı daha hızlı bir şekilde giderebiliyorlar. Bu, bir imkan olarak karşınızda duruyor. Bunu değerlendirmek tabii ki sadece iktidarın sorumluluğu değil, onu da söyleyeyim. İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, tüm toplumsal unsurlarıyla ülkelerin bu tür ortamları değerlendirmesi çok kıymetli diye ifade etmek istiyorum. Terörün gölgesinden tamamen kurtulmuş, istikrarı kalıcı hale gelmiş, öz güveni yüksek ve müreffeh bir Türkiye'yi birlikte inşa etmek ve geleceğe taşımak durumundayız. Bu anlayışla geliştirilen her yapıcı iş birliğinin son derece kıymetli buluyor bu panelin ortak aklı güçlendireceğine ve değerli fikirler geliştireceğine, bu anlamda geleceğe ışık tutan bir çerçeve sunacağına ben de yürekten inanıyorum."