Klasik bir söz vardır ya “Ağaca bakmaktan ormanı görememek” diye... Türkiye’de ihracata dönük yaklaşım ve açıklamalar da aynen böyle... “Aylık ihracat şöyle rekor kırdı, böyle rekor kırdı, şimdiye kadarki en yüksek gerçekleşme oldu” türü açıklamalardan hiç geçilmez.
Gerçi nisan ayı için böyle bir açıklama yapılması söz konusu değil. Hemen bir parantez açıp nisan ayındaki durumu aktaralım. Nisan ihracatı geçen yıla göre artmış olmakla birlikte ne artış oranı anlamında bir rekordan söz edilebilir, ne ulaşılan düzey anlamında. İhracatta vasat bir ay geride kaldı, o kadar. Zaten nisan ihracatıyla ilgili bir açıklama da duymadık.
Sansasyon yaratacağı umulan açıklamalarla ihracatın herhangi bir ay rekor kırdığı açıklandığında da dış ticaretin diğer ayağına, ithalata hiç değinilmez, ithalat tümüyle görmezden gelinir.
Kaldı ki ihracatın açıklamalara konu olabilecek aylık bazdaki artışı da hiç önemli değildir.
Dedim ya ağaca bakmak her zaman tercih edilir; çünkü ormanda bakacak pek bir şey yoktur!
Üç yıldır yatay...
TÜİK’in dün açıkladığı nisan ayı dış ticaret gerçekleşmesinden sonra 2021 yılının başından bu yana olan tüm ayların (52 ay) ihracat ve ithalatının yıllıklandırılmış düzeyine baktım.
Yıllıklandırılmış ihracat 2022 yılının ağustos ayında 250 milyar dolar sınırını aşarak 251 milyar dolar olmuş ve sonraki yaklaşık üç yılda neredeyse yatay bir seyir izlemiş.
Yıllık ihracat 2022 yılında 254 milyar, 2023 yılında yüzde 256 milyar, 2024 yılında 262 milyar, bu yılın nisan ayı itibarıyla ise 265 milyar dolar.
Her ne kadar yıllıklandırılmış ihracat üç yıla yakın süredir yataya yakın seyrediyorsa da eğilim yine de fazla olmasa da artış yönünde. Zaten Nisan 2025 itibarıyla ulaşılan 265 milyar dolar, şimdiye kadarki en yüksek düzeye işaret ediyor.
Bu, bir açıklamaya konu olmadığına göre herhalde gözden kaçtı!
Ne ondurdu, ne öldürdü!
Yıllık ihracat “ondurmuyor” ama “öldürmüyor” da...
İhracat neredeyse üç yıldır adeta otomatik pilotta gidiyor...
“Gel sen bir de bize sor, bu düzeyi korumakta ne kadar zorlanıyoruz” diyen ihracatçılar tabii ki olacaktır. Ama artık umarım çarenin kur artışı olmadığı görülüyordur.--- Soruna kur artışıyla çare bulunacağını düşünmek, o meşhur kısır döngü düğmesine basmaktan başka bir anlama gelmez.
“Kuru artır, enflasyon artsın, enflasyon artınca TL değerli kalsın, sonra o değerliliği yok etmek için kuru artır, enflasyon artsın...”
Kedi kuyruğunu yakalamaya çalışır ama hiçbir zaman başarılı olamaz! Başlangıcı başka yerde aramak; bu zincirin ilk halkasının kuru artırmak değil, enflasyonu bir şekilde düşürmek olduğunu görmek gerek.
İthalatın seyri
Yıllıklandırılmış ihracat ve ithalat 2021 yılı boyunca adeta paralel bir seyir izledi. Zaten 2021 yılındaki dış ticaret açığı aydan aya 44-49 milyar dolar arasında seyretti.
İthalat 2022’den itibaren çok hızlı artmaya başladı ve o yılın sonunda 364 milyar dolara ulaştı. İhracat 254 milyar dolarda kalmış ve ticaret açığı bir kattan fazla artmıştı.
Yıllık ithalatta rekor 376 milyar dolarla 2023’ün mayıs ayında kırıldı. Bakıldı ki gidişat fena, ithalattaki bu artışta altın büyük rol oynuyor, o yılın ağustos ayında altın ithalatına kota getirildi. Bu kararın etkisiyle yıllık ithalat gerilemeye başladı ve geçen yılın yaz aylarında 340 milyar dolara kadar düştü.
Açık 1-3-2 eğrisi çiziyor
Bu eğri de ne demek diye düşünüyorsanız hemen açıklayayım.
2021 yılı başından bu yılın nisan ayına kadar geçen dört buçuk yıla yakın dönemde aylık bazda izlenen yıllıklandırılmış dış ticaret açığı önce 1 düzeyindeydi, ardından 3’e çıktı, sonra tekrar 2’ye indi.
Bu eğriyi gerçek sayılarla ifade edelim...
Yıllıklandırılmış ticaret açığı 2021 yılı boyunca 45 milyar dolar civarındaydı. Açık 2023 yılına gelindiğinde 120 milyar dolarlarda seyretti.
Ticaret açığı son bir yıldır ise yaklaşık 85 milyar dolar civarında bulunuyor.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.