İş dünyası ilk çeyrek büyüme verilerini değerlendirdi

- Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Burhan Özdemir:
- "Bu döneme ilişkin verisi açıklanan G20 ülkeleri içerisinde 5. sırada yer alan Türkiye, Japonya, Rusya, İngiltere, Avro Bölgesi ve Güney Kore ekonomilerinin büyüme performansını geride bırakmayı başardı"
- Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanı Nail Olpak:
- "Veriler bize ilk çeyrekte tarımla birlikte negatif büyüyen sanayi sektörü ve talep tarafında daralma gösteren ihracatın daha fazla desteklenmesi gerektiğini ortaya koyuyor"
- Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe:
- "Her şeye rağmen büyüme rakamının pozitif olması oldukça önemliydi. İnanıyoruz ki ihracatın önünü açacak rekabetçi adımların atılmasıyla önümüzdeki dönemde ihracat büyümeye, pozitif katkı vermeye devam edecektir"

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Burhan Özdemir, 2025 yılının birinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2 büyüme kaydeden ekonominin pozitif büyüme performansına dikkati çekerken, kesintisiz şekilde 19. çeyreğe ulaşıldığını bildirdi.

İş dünyası, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2025 yılı 1. çeyrek büyüme rakamlarına ilişkin görüşlerini dile getirdi.

MÜSİAD'dan yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Özdemir, bu döneme ilişkin verisi açıklanan G20 ülkeleri içerisinde 5. sırada yer alan Türkiye'nin Japonya, Rusya, İngiltere, Avro Bölgesi ve Güney Kore ekonomilerinin büyüme performansını geride bırakmayı başardığını açıkladı.

Milli ekonominin kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerine adım adım yaklaşmaya devam ettiğini belirten Özdemir, şunları kaydetti:

"Türk iş dünyasının reel sektör temsilcileri olarak bizler, ülkemizin pozitif büyüme patikasındaki bu yolculuğunun aralıksız şekilde devam edeceğine yürekten inanıyoruz. Bununla birlikte bilhassa 2. çeyrek itibarıyla belirginleşmeye başlayan talep koşullarındaki daralma sürecinin, oldukça dengeli ve dikkatli şekilde takip edilmesi gerekmektedir. Üretkenlik artışının büyüme üzerindeki etkisini azaltmadan iç talep ve ihracat arasındaki dengenin sağlanması, Türkiye Yüzyılı iddiamızın başat faktörleri olmalıdır."

Özdemir, büyümenin uzun vadede sürdürülebilir olması ve toplumsal tabana yayılması adına enflasyonla mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Sıkı para politikası, enflasyonla mücadelede tek başına yeterli bir enstrüman olarak görülmemelidir. Bu bağlamda üretimde katma değer ve verimliliğin daha da artırılması, yerli ve milli teknolojilerin desteklenmeye devam edilmesi ve başta kamu kaynaklarında olmak üzere tasarrufun bütün ekonomik aktörleri kapsayacak şekilde teşvik edilmesi gibi uzun vadeli hedeflerimizi daha keskin hale getirmeliyiz."

Özdemir, MÜSİAD olarak beşeri sermaye, teknoloji, enerji ve altyapı gibi mevcut kaynakların daha etkin kullanımıyla istikrarlı ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanacağına olan inançlarının tam olduğunu kaydetti. Özdemir, 2025 yılının birinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2 büyüme kaydeden ekonominin pozitif büyüme performansına dikkati çekerken, kesintisiz şekilde 19. çeyreğe ulaşıldığını bildirdi.

- "Yıla yüzde 2 büyümeyle başlamak değerli"

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak ise jeopolitik risklerin arttığı ve küresel ticaret savaşlarının etkisinin genişlediği zor bir dönemde, yıla yüzde 2 büyümeyle başlamanın değerli olduğunu belirtti.

Olpak, "Veriler bize ilk çeyrekte tarımla birlikte negatif büyüyen sanayi sektörü ve talep tarafında daralma gösteren ihracatın daha fazla desteklenmesi gerektiğini ortaya koyuyor." ifadesini kullandı.

Sanayi sektörünün sadece ekonominin içinde kapladığı yüzdesel büyüklük olarak değil, ihracata, istihdama, inovasyon ve verimliliğe yaptığı katkı sebebiyle de ekonominin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlayan en güçlü kaslarından biri olduğunu dile getiren Olpak, sektörel olarak bakıldığında inşaat sektörünün yüzde 7,3 ile en çok büyüyen sektör olduğunu, bunu yüzde 6,1 ile bilgi ve iletişim sektörünün takip ettiğini açıkladı.

Nail Olpak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tarım ve sanayi dışında diğer sektörlerin pozitif katkı verdiği görülüyor. Talep tarafında ise mal ve hizmet ihracatı küçük de olsa daralma gösterirken, yurt içi talepteki büyümenin geçmiş yıllara göre önemli ölçüde azalarak yüzde 2'ye kadar gerilediği, yatırımların ise muhtemel inşaat sektörü kaynaklı olmak üzere yüzde 2,1 arttığı görülmektedir. Başta finansman maliyetleri ile finansmana erişim sıkıntısı olmak üzere düşük talep ve yaşanan maliyet artışları, sektörün istihdamını da olumsuz etkilemeye başladı."

Olpak, "Geldiğimiz noktada büyümenin hem sürdürülebilir olması hem de daha makul seviyelere çıkması için sanayi sektörünün ve ihracatın daha fazla desteklenmesi önem kazanıyor. Geçtiğimiz hafta gündeme gelen yeni Kredi Garanti Fonu Paketi ve bugün Resmi Gazete'de yayımlanan Yeni Teşvik Sistemi'nin bu anlamda önemli destekler olarak iş dünyamızın beklentilerini olumlu yönde etkileyerek yatırım iştahını artırmasını arzu ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe de "2025 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 2 oranında büyüyerek pozitif seyrini sürdürdü ancak büyümenin bileşenlerine baktığımızda, üretim ve ihracat temelli büyüme modelinden giderek uzaklaştığımız görülüyor." açıklamasında bulundu.

Gültepe, yerleşik hane halklarının tüketiminin 1,56 puanla büyümenin ana sürükleyicisi olmaya devam ettiğini vurguladı.

Özellikle mal ve hizmet ihracatının büyümeye hiç katkı yapmamasının yaşanılan rekabetçilik sorununun net göstergesi olduğunu dile getiren Gültepe, "Bu durum son iki çeyrektir devam ediyor. Tüketimle büyür, ihracatla kalkınırız. Tüketimle sağlanan büyüme, ne yazık ki sürdürülebilir yapıda değil. Büyümenin sürdürülebilir şekilde artması için ihracatımızın pozitif seyretmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.

Bu verilerin ihracatın büyüme içindeki rolünün zayıflamaya devam ettiğini gösterdiğini belirten Gültepe, "Sanayicimizin yatırım iştahı canlı kalmaya devam ederken, dış talepteki durgunluk, yaşanan pazar kayıpları ve rekabetçilik kaybı ihracat kanallarını daraltıyor." yorumunu yaptı.

Gültepe, sözlerini şöyle tamamladı:

"Son yıllarda olduğu gibi üretim ve ihracat temelli büyüme modeli, Türkiye'nin hem kırılganlıklarını azaltacak hem de uzun vadeli kalkınma hedeflerine ulaşmasında kritik rol oynayacaktır. Her şeye rağmen büyüme rakamının pozitif olması oldukça önemliydi. İnanıyoruz ki ihracatın önünü açacak rekabetçi adımların atılmasıyla önümüzdeki dönemde ihracat büyümeye, pozitif katkı vermeye devam edecektir."

- "Büyüme kompozisyonumuzu sanayi ve ihracat ağırlıklı yapıdan uzaklaştırmamalıyız"

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye ekonomisinin çeyreklik bazda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2 büyüdüğünü anımsatarak, "Büyüme tablosunda sanayideki yüzde 1,8, tarımda ise yüzde 2'lik gerileme ciddi sinyaller içeriyor. Aynı şekilde makine, teçhizat yatırımlarında da 1,8'lik daralma mevcut." değerlendirmesinde bulundu.

İhracatın yatay seviyede kaldığının, ithalatın yüzde 3 arttığının görüldüğünü kaydeden Avdagiç, "İç talebi soğutmanın tüm bedeli sanayiciye yüklenmemeli. Büyüme kompozisyonumuzu sanayi ve ihracat ağırlıklı yapıdan uzaklaştırmamalıyız." ifadelerini kullandı.

Avdagiç, dezenflasyon programının herkes için ortak hedef olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Enflasyonun indirilmesi hepimiz için ortak hedef olmakla birlikte yüz binlerce kişiye istihdam sağlayan sanayicinin ödediği maliyeti hafifletmenin artık elzem hale geldiğini ifade etmek isterim. Sanayi üretimini güçlendirecek her tedbir, dezenflasyon programına da güveni artıracaktır. Yatırımları ve ihracatçının rekabet gücünü artıracak politikaların hızla devreye alınmasını bekliyoruz. Enflasyonla mücadele reçetesinde sanayi üretiminin soluk alma kapasitesini güçlendirecek uygulamalara ağırlık verilmeli. Bilhassa tarım sektörünü yeniden büyüme patikasına yönlendirmekten vazgeçmemeliyiz. Enflasyonu baskılamak için ihracatı da baskılama yöntemi uzun vadede olumlu sonuçlar getirmeyecektir. Aynı şekilde sanayiyi soğutan bir dezenflasyon programı, enflasyonla mücadelenin tamamına zarar verecektir."

Kredi piyasasında düzenleyici faaliyetlerle finansman açığının kapatılmasının enflasyonla mücadeleye katkı vereceğini de kaydeden Avdagiç, "Bir gerek koşul olarak enflasyonun altında kalan kurların cari denge üzerinde baskı yapmasına izin verilmemesinin önem taşıdığını da ifade etmek isteriz." yorumunu yaptı.

Önder Sanayici İşadamları Derneği (ÖNSİAD) de gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) geçen yılın aynı dönemine göre reel olarak yüzde 2 arttığını, sanayi sektörünün yüzde 1,8, tarım sektörünün ise yüzde 2 daraldığını bildirdi. Dernek, ekonominin bel kemiğini oluşturan bu iki üretici alanın küçülmesinin, sürdürülebilir ve sağlıklı büyümeden bahsetmeyi güçleştirdiğine dikkati çekti.