Özellikle bir çeyrek öncesine kıyasla büyüme oranı çok yüksek çıktı: Yüzde 1,6. Yıllık büyüme oranı bizim alıştığımız biçimde de (bir yıl öncesinin aynı çeyreğine göre de) oldukça yüksek: Yüzde 4,8.
İkinci çeyreğin GSYH değerleri açıklandı. TÜİK, ayrıca ‘Uyumlaştırılmış Avrupa Revizyon Politikası’ çerçevesinde diğer Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi GSYH verilerinde kapsamlı bir güncellemeye gitti. Ayrıntısını merak edenler TÜİK’in internet sayfasına bakabilirler. Bir de kişi başına GSYH hesaplanırken, nüfusa ‘geçici koruma’ statüsündeki Suriyelileri de dahil edeceğini açıkladı. Göç İdaresi verilerine göre bu statüde 2,7 milyon Suriyeli var. Bu, kişi başına gelir hesaplanırken nüfusumuzun yüzde 3,1 oranında yükselmesi anlamına geliyor. Yani, eski GSYH dikkate alınırsa, kişi başına gelirimiz yüzde 3,1 oranında düşmüş olacak. Ama dün açıklanan yeni 2023 ve 2024 cari GSYH değerleri, eskisinden daha yüksek: Sırasıyla, yüzde 2,1 ve 2,7 oranında daha fazla. Bu durumda kişi başına gelir düzeyimizdeki düşüş sınırlı kaldı. Mesela 2024 yılı kişi başına gelirimiz eskisine göre sadece yüzde 0,4 düşük olacak (kesin değerler farklı olabilir; çünkü 2024’teki geçici statüdeki insanlara ilişkin veriyi değil en son veriyi kullandım).
2000’lerde iki kapsamlı güncelleme daha yapılmıştı: 2008 ve 2016’da. İlkinde cari GSYH değeri yaklaşık yüzde 30, ikincisinde ise yüzde 20 artmıştı. Bu sefer –en azından son iki yılın verilerinde- bu kadar yüksek bir artış olmadı. Güncellemenin bir diğer önemli tarafı ise 1995-1997 dönemi için de üçer aylık verilerin hesaplanmış olması. Özellikle uygulamalı ‘zaman serisi ve ekonometri’ ile uğraşanlar sevinecekler; 12 çeyreklik gözleme daha sahip oldular.
İkinci çeyreğin verilerine gelince… 21 Ağustos tarihli yazımın başlığı ‘Şirketlerin şikâyetleri ne kadar haklı?' şeklindeydi. Daha önce açıklanan sanayi, hizmet ve inşaat üretim endeksi verilerini kullanarak ikinci çeyreğin büyümesi için bazı saptamalar yapmıştım. Çeyreklik büyümeler dikkate alındığında, ikinci çeyreğin büyüme oranının ilk çeyreğe kıyasla daha düşük olacağını ama yine de belirgin bir büyüme olacağına işaret etmiştim. Bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla ise önemli bir büyüme oranı gerçekleşeceğinin altını çizmiştim. Bu nedenle de özel durumlar haricinde şirketlerin artan şikâyetlerinin haklı görünmediğini belirtmiştim.
İkinci çeyrekteki durum o yazıda öngördüğümden daha iyi çıktı. Özellikle bir çeyrek öncesine kıyasla büyüme oranı çok yüksek çıktı: Yüzde 1,6. ABD’de yapıldığı gibi bu çeyreklik büyümeden yıllık büyüme oranı hesaplanıp açıklansa, tam yüzde 6,6 yapıyor. Şikâyetler bu durumda bir garip kaçıyor. Yıllık büyüme oranı bizim alıştığımız biçimde de (bir yıl öncesinin aynı çeyreğine göre de) oldukça yüksek: Yüzde 4,8. Bu, potansiyelimiz oranında bir büyüme anlamına geliyor; hatta ‘azıcık’ üzerinde. Daha çarpıcı olan ise yatırımlardaki yıllık artış: Tam yüzde 8,8. 2016 güncellemesinden bu yana özel-kamu ayrımını bilmiyoruz. Kamu yatırımlarında tam anlamıyla bir patlama olmadıysa bu yatırım artışı üç aşağı beş yukarı özel sektör için de geçerli; bu yüksek reel faiz ve miktar olarak krediye kısıtlı erişim ortamında çok ilginç. Özel tüketim artışı da GSYH artışının üzerinde. İhracatın katkısı daha yüksek, ithalatınki ise düşük olsaydı, işler tıkırında diyecektim; daha iyisi, özür dileyerek ‘tıkırımsı’ diye bir sözcük uydurayım.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.