Türkiye ekonomisinin herhangi bir çeyrekte ya da yılda ne kadar büyüdüğü, hangi sektörlerde ne gibi gelişmeler yaşandığı tabii ki çok önemli. Ama dönemsel ya da yıllık gelişmelere bakarken büyük fotoğrafı da gözden kaçırmamak gerekiyor. Yani klasik ifadeyle ağaçlara bakarken ormanı gözden kaçırmamak…
Gerçi çoğu kez ağaca bakınca ormana bakma ihtiyacı da kendiliğinden ortaya çıkıyor. Örnek mi, geçen hafta açıklanan üçüncü çeyrek verilerinin tarımda ortaya koyduğu dramatik tablo… Dolayısıyla zaman zaman büyük fotoğrafa, yani ormana bakmak gerekiyor ama ağaçları da gözden kaçırmadan…
Önce geçen haftaya dönüp üçüncü çeyrek verilerinde en çok dikkat çeken tarımı bir kez daha irdeleyip daha sonra uzun dönemli verilere geçelim...
Başlangıç değil, süreç
Tarım sektörü üçüncü çeyrekte geçen yıla göre yüzde 12,7 gibi rekor oranda küçüldü. Hani hep yakınılıyor ve “Dünyada gıda maddelerinin fiyatı gerilerken Türkiye’de niye rekor artışlar yaşanıyor” diye düşünülüyor ya, yanıt bir ölçüde bu ve önceki dönemin oranlarında gizli. Çünkü tarımdaki küçülme yalnızca üçüncü çeyrekte ortaya çıkmış değil. Tarım ilk iki çeyrekte de yüzde 0,7 ve yüzde 5,5 küçülmüştü.
Tarım sektöründe sabit fiyatlara göre üçüncü çeyrekte gerçekleşen hasıla da 2017’den sonraki dönemin en düşük düzeyine işaret ediyor.
Tarımın son yıllarda nasıl dramatik bir gerileme sergilediğini yalnızca üçüncü çeyrek verileri göstermiyor ki… 2025, ilk üç çeyreklik toplamlar itibarıyla oluşan hasıla açısından 2018’den sonraki en kötü yıl.
Veriler böyle diyor da pratikte daha iyi bir tablo mu gözlüyoruz; tabii ki hayır. Tarım yıllardır adeta can çekişiyor; ürün tarlada kalıyor ya da malını satabilen üretici ancak karnını doyuracak kadar getiri elde ediyor, kimi zaman onu da edemiyor, oysa büyük kentlerde o ürünlere erişmekte zorluk çeken milyonlar bulunuyor.
Varlık içinde yokluk! Zenginlik içinde yoksulluk!
Tarımın niye bu duruma düştüğünü ve çıkış yolunun nerede olacağını bu konunun uzmanı olan sevgili dostum Ali Ekber Yıldırım sürekli yazıyor zaten. Ben bu konuya ancak ortaya çıkan makro veriler açısından bakabilirim ve gördüğüm tablo çok dramatik.
Otuz yılda yarı yarıya küçülme
Küçük fotoğraf tarımın üçüncü çeyrekte yüzde 12,7 küçüldüğünü söylüyor. Bu yüksek oranın ortaya çıkmasında don ve kuraklık tabii ki belli ölçüde etken oldu. Ancak gidişattaki olumsuzluk yalnızca bir çeyreklik ya da birkaç yıllık olsa, bu kadar üstünde durmaya gerek yok.
Hadi gelin şimdi bir de büyük fotoğrafa bakalım…
GSYH’de elimizde 1995’ten bu yana olan seri var. TÜİK’in ulusal hesaplar veri seti sektörel bazda 1995’e kadar gidiyor.
1995 yılında GSYH’de tarımın payı yüzde 12,7 düzeyinde. Pay, 1998’de yüzde 13,5 ile zirveye çıkıyor. Sonrasında bir iniş başlıyor ki, ne iniş; tutmak, durdurmak ne mümkün!
1998’de yüzde 13,5 olan pay bu yılın ilk üç çeyrek toplamını gösteren verilere göre yüzde 6’ya iniyor. Daha dramatik bir gelişme herhalde olamazdı.
Bu oranlar son otuz yılda tarımın küçüldüğü anlamına tabii ki gelmez; tarım otuz yılda kuşkusuz büyüdü ama diğer sektörler daha hızlı büyüdüğü için tarımın GSYH’deki payı küçüldü.
Sanayide de büyük kayıp var
GSYH’yi oluşturan üç ana sektörden tarımın payında durum böyle; otuz yılda yarıdan fazla oranda bir kayıp.
Ekonominin lokomotifi olması gereken sanayide de pay anlamında belirgin bir kayıp var.
Sanayinin 1995 yılında yüzde 31,6 olan GSYH’deki payı bu yılın ilk üç çeyreği itibarıyla yüzde 20,4’e indi. Üçte birlik bir kayıp söz konusu.
Sanayi sektöründe en büyük ağırlık tabii ki imalat sanayinde. Zaten sanayi sektörü toplamında kaydedilen gerileme tümüyle imalat sanayinden kaynaklanıyor. 1995 ve 2025 yılları itibarıyla imalat sanayinin payı da yüzde 28,4’ten yüzde 17,4’e geriledi.
Hizmetlerin ezici üstünlüğü
Tarım için geçerli olan tabii ki fazlasıyla sanayi için de geçerli. Yani son otuz yılda sanayi tarımdan daha fazla olmak üzere bu iki sektör de elbette büyüdü. Zaten aksi olamazdı.
Ama bu iki sektörden çok çok daha hızlı büyüyen bir sektör var; hizmetler…
Hizmetlerde öylesine bir büyüme ve gelişme var ki toplam GSYH içinde tarım da, sanayi de adeta bir köşeye sıkışıp kaldı.
Hizmetlerin otuz yıl önce, 1995 yılında toplam GSYH içinde yüzde 55,7 olan payı bu yılın ilk üç çeyreği toplamında yüzde 73,5’e yükseldi.
İnşaatta yanılsama mı?
Türkiye’de inşaat sektörünün çok hızlı büyüdüğü şeklinde bir görüş var. Hele hele bu yılın üçüncü çeyreğinde GSYH’de inşaat sektörü yüzde 13,9 büyüyünce bu görüş daha da pekişti.
Ama uzun dönemli pay açısından bakınca inşaatta sanki öyle sanılan ölçüde bir büyüme yokmuş gibi. İnşaat sektörünün GSYH içinde otuz yıl önce yüzde 6,1 olan payı bu yıl da yüzde 6,9 düzeyinde.
Ama inşaatın payında çok dalgalı bir gidişat var. Pay, 2002 yılında çok düşmüş ve otuz yılın en düşük düzeyine inmiş, ardından 2013-2017 döneminde yüzde 9’un üstünde seyretmiş.
2019’da pandemiyle birlikte yine hızla gerileyen ve yüzde 5’lere inen inşaatın payı son birkaç yıldır ise yeniden artış eğilimine girmiş.
Pandeminin etkisi
Türkiye’de ilk kez 2020’nin mart ayında görülen ya da açıklanan corona özellikle sanayi ve hizmetlerde büyük bir krize yol açtı.
Sanayide kapasite kullanımı 2009 küresel krizinden sonra bir kez daha dip noktaya indi. 2009 yılının nisan ayında yüzde 62’ye gerileyen kapasite kullanım oranı, 2020’nin nisanında biraz daha aşağıda oluştu ve yüzde 61,9 oldu.
Sanayide işler böylesine kötü giderken hizmetlerde durum çok daha vahimdi. Bu durum GSYH’deki paylara da yansıdı. Sanayi, kapasite kullanımı ve üretimi gerilemiş olmakla birlikte hizmetlere göre daha iyi durumda sayılırdı ve bu yüzden izleyen birkaç yılda hizmetlerin payında hızlı bir gerileme, sanayinin payında aynı ölçüde hızlı bir artış gözlendi.
2020 yılında patlak veren pandeminin etkisi izleyen yıllarda üretimi daha belirgin etkilemeye başladı. 2022 yılında etki zirveye çıktı. Pandemiden görece daha az etkilenen sanayinin payı yıllar sonra yeniden yüzde 30’a yaklaştı ve yüzde 29 oldu. Tarımın payı yüzde 7,5’e yükseldi.
Sanayi ve tarımın payı yükselirken doğal olarak hizmetlerin payında gerileme yaşandı. Hizmetler sektörünün GSYH’deki payı 2022 yılında yüzde 63,5’e kadar indi.
Ama 2022’den 2025’e üç yıl içinde tarımın payı 1,5 puan, sanayinin payı ise 8 puandan fazla düştü. Bu düşüşler, haliyle hizmetlerin payının aynı ölçüde artması demekti. Hizmetlerin payı üç yılda 10 puan birden artarak yüzde 63,5’ten yüzde 73,5’e tırmandı. Zaten yüzde 73,5, şimdiye kadar oluşmuş en yüksek oran.


• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.





