Bu köşede 9 Mayıs’ta yer alan yazımda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in OSB ve hal giriş çıkışlarında Maliye personelinin kalıcı olarak görev yapıp denetimde bulunacağına ilişkin açıklamasının eleştirilmesinden niye rahatsız olunduğunu sorgulamış ve bu uygulamanın vergi gelirlerinin artırılmasına katkıda bulunması açısından yerinde olabileceğine vurgu yapmıştım.
Benim yazımı eleştirenler de oldu. Gayet normaldir. Hele bu eleştiriler Maliye ile vergi yönüyle içli dışlı olan ve aksaklıkları birebir yaşayan okuyuculardan geliyorsa çok daha değerlidir.
Vergi konusunda Türkiye’nin sayılı uzmanlarından olan dostlarımdan da Şimşek’in bu açıklamasının sonuç vermekten çok uzak olduğu yönünde görüşler iletildi. Hatta bir görüşe göre zaten kayıt altında olan, olması gereken mükellefler için denetim yapıyor görünmek olsa olsa tribüne oynamak sayılırdı.
MUHATABI ŞİMŞEK OLAN İTİRAZ
Söz konusu yazımla ilgili olarak yıllarca bürokratlık yapmış bir okurumdan, Mehmet Aytek’ten bir e-posta aldım. Ankara’da Aytek Kitap’ın sahibi olan Mehmet Aytek’in mesajını, kendisi izin verdiği için adını kullanarak hemen hemen aynen aktarmak istiyorum:
Gazetenizin 9 Mayıs 2025 tarihli nüshasındaki yazınıza şaşırdığımı ifade etmek istiyorum. Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in vergi denetimleriyle ilgili beyanatına dayanarak ve “beyanını esas alarak” yaptığınız değerlendirme, soyut olarak doğru olmakla birlikte, pratikte bir anlam taşımamaktadır, diye düşünüyorum.
Sebebine gelince; o beyanattaki ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Hatta, gerçek, o ifadelerin tam tersidir, diyebiliriz.
Şöyle ki; Şimşek “Önce büyüklerden başlayarak incelemeye giriştik. Kayıt dışı üretim ve satış yapanlardan başlayarak” diyor. (Önce “büyüklerden” başlamaları şu anlamda doğrudur. “Büyüklerin” 1,5 trilyon TL civarındaki vergi borcunu sildiler.)
Halbuki, önce küçüklerden ve kayıtlı satış yapanlardan başladılar. O küçüklerden biri de benim. Bu fakir; DPT, Hazine, Dış Ticaret gibi ekonomiyle ilgili kurumlarda (11 yılı yurtdışında olmak üzere) 41,5 yıl çalıştıktan sonra, emeklilik hayatını kitaplarla geçirmek üzere, Ankara/Kızılay’da bir kitabevi açtı. Açıldığı tarihten bugüne kadar geçen yaklaşık 5,5 yıllık süre içinde sürekli zarar etti ve bundan sonra da zarar edeceği kesindir. Kitabevini emekli maaşımla yürütmekteyim. Buna rağmen, her ay vermekle yükümlü olduğumuz saçma-sapan beyannameler için 1.000 TL’den fazla damga vergisi ödemekteyim. Bu beyannamelerden biri de kitapta olmayan KDV’nin beyannamesidir. Kitap KDV’den muaf ama biz KDV beyannamesinden muaf değiliz.
Neyse, konumuza dönecek olursak, Maliye geçen yıl, bu sözüm ona “kayıt-dışılıkla” mücadele için sıkı denetimleri başlattığında, işe bizimle başladı. Bir gün, telefonla Ankara Vergi Dairesi’ne çağrıldım. Çağrılmamın sebebini sorduğumda, “Gelince öğrenirsin” dediler. (Hani “Seni götürmemizin sebebini karakolda öğrenirsin” diyen polisler gibi.) 24 saati tedirgin geçirdikten sonra, vergi dairesinin e-ticaret biriminden celp sebebini öğrendim: İnternette yaptığımız satışlarla ilgili olarak her ay düzenleyerek vergi dairesine verdiğimiz KDV beyannamesini incelemişler ve “uyumsuzluk” tespit etmişler. (Maliye, kibarlaşmış olmalı ki, “sahtekârlık” veya “hata” demiyor, “uyumsuzluk” diyor.) Ben oradayken, beyannamemi bir defa daha incelediler ve “Uyumsuzluk küçüldü, bu sebeple bu defa ceza yazmayacağız” dediler. Şimdi...
1- İnternetten satışları incelemenin kayıt-dışı ile mücadele ile ne ilgisi var? Burada her şey kayıtlıdır ve vergi kaçırmanın zaten imkânı yoktur.
2- Daha önemlisi, KDV’den muaf (veya onların deyişiyle istisna) olan kitabın KDV beyannamesini incelemenin anlamı nedir? Beyannamede uyumsuzluk olsa ne olur? Bunun devlete bir zararı var mı? Bu, (sözüm ona) denetlemeyi sadece bana yapmadılar, borç-harç geçinmeye çalışan, zar-zor ayakta duran diğer sahafları da saçma-sapan bahanelerle vergi dairesine çağırdılar. Bunların hepsi de, internetten satış yapan kitapçılardır. Yani, vergi dairesi, incelemeyi, zaten bilinen e-ticaret platformlarında yapılan satışları esas alarak yaptı. Halbuki, esas kayıt-dışı ticaret ve vergi kaçırma; dükkânlarda, mağazalarda yapılan satışlarda olmaktadır. Bunu bilmek için maliyeci veya vergi uzmanı olmaya da gerek yoktur.
Buna benzer bir uygulamayı da, internetten yapılan satışlara getirilen stopajda gördük. Onun da resmi gerekçesi, kayıt- dışı ticareti ve vergi kaçağını önlemek idi. Orada, zaten, tanım gereği, bütün satışlar kayıtlıdır ve bu satışları zaten Maliye de görebilmektedir.
SORUN SİYASETÇİDE
Vergilendirme ya da vergilendirmeme ekonomik değil, siyasi bir tercihtir. Eğer bir ülkede yeterince vergi toplanamıyorsa bunun temel sorumlusu siyasettir, yönetimlerdir. Türkiye’de de durum bundan ibarettir.
Bazı yönleri eleştirilen 9 Mayıs’taki yazımda bakın özellikle vergi aflarıyla ilgili olarak neler yazmıştım:
“Gelin kabul edelim; Türkiye’de vergi bilinci yok, oluşmadı bir türlü. Bunda vergiden kaçınanlardan ya da vergi kaçıranlardan çok buna zemin hazırlayanların, yani siyasetçilerin rolü var.
Vergi affı ne demek! Bu çok büyük bir ayrımcılık değil mi? Bunu yapan kim, siyasetçi.
Ya da zaman zaman topluca af yerine sektör, hatta şirket bazında sağlanan istisnalar, ertelemeler ve aflar!”
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.