Merkezi yönetim bütçesi görünürde hiç fena gitmiyor. Ama şimdilik... “Fena gitmiyor” dedimse, bu tabii ki “Şahane gidiyor” anlamına da gelmiyor. Gidişatın beklentilerden çok farklı olmadığını, ancak orta vadede pek parlak görünmediğini vurgulamak istiyorum.
Orta vadeye ilişkin kaygımın nedenine gelince... Çoğu şirketin sürekli zarar yazdığını, hele hele Türkiye’nin kalbur üstü şirketlerinin, holdinglerinin bile zarar ettiğini izledikçe “Kurumlar vergisi kimlerden tahsil edilecek” diye düşünmemek elde değil.
Girişte bütçenin fena gitmediğini belirttim. Gelin önce Maliye Bakanlığı’nın dün açıkladığı verilere bir göz atalım...
Merkezi yönetim bütçesinde nisan ayında geçen yıl 178 milyar lira olan açık bu yıl artmak bir yana yüzde 1,8 azaldı ve 175 milyar liraya indi. İlk dört ay toplamında açık var ama artış oranı yalnızca yüzde 28,1. Geçen yıl dört ayda 691 milyar lira olan açık bu yıl 886 milyar liraya yükseldi.
Hele faiz dışı dengedeki durum çok daha iyi görünüyor. Faiz dışı dengede geçen yıl nisanda 64 milyara yakın açık söz konusuydu, bu yıl ise 86 milyar lira düzeyinde fazla oluştu. Açıktan fazlaya... Faiz dışı dengede ocak-nisan döneminde geçen yıl 327 milyar olan açık da bu yıl 161 milyarda kaldı. Yarı yarıya azalma var.
Bu veriler ilk bakışta bütçedeki durumun gayet iyi olduğunu ortaya koyuyor. Açık az artıyor, hatta açıktan fazlaya geçiliyor; daha ne istenir ki!
Ama acaba özellikle faiz dışı dengede ortaya çıkan bu dikkat çekici iyileşmenin nedeni ne? Yanıt çok basit; bu yıl faiz ödemesi çok artmış çünkü.
“Faiz yükü olmasaydı, faize para ödenmeseydi bütçe dengesi nasıl oluşurdu” sorusuna yanıt aranınca ve o şekilde hesap yapınca böyle bir sonuç çıkıyor. Dolayısıyla faiz ödemesi ne kadar büyükse, bu ödemeyi hariç tutarak yapılan hesap tablonun çok iyi görünmesi sonucu doğuruyor. Bu da demektir ki faiz ödemesi çok fazla! “Şu faiz ödemesi olmasaydı” diye hesap yapılır yapılmaya da “faizsiz durumu” görmek için böyle bir hesap yapıldı diye faiz ödemesinden kurtulmak mümkün olabilir mi? Tabii ki olmaz.
Ya da bu iktidarın tutup “Geçmişte ne kadar çok borçlanmışlar, bunun faiz yükü de bizim sırtımıza bindi; ama ne yapalım ödeyeceğiz” deme şansı var mı?
Peki faiz ödemesi ne kadar ve geçen yıla göre ne kadar artmış, bir de ona bakalım...
Nisanda yüzde 129 artış
Geçen yılın nisanında ödenen faiz 114 milyar lira. Bu yılın ödemesi mi, 261 milyar lira. Artış tam yüzde 129.
Nisanda her gün ortalama 8,7 milyar lira faiz ödemesi yapılmış. Nasıl, iyi mi; faize karşı olmanın “nimetleri” değil mi? İnsan düşünmeden edemiyor, ya bir de yüksek faize karşı olunmasaydı!
Bu yıl bütçeden ocakta 163 milyar, şubatta 139 milyar, martta 161 milyar ve biraz önce aktardığım gibi nisanda 261 milyar lira faiz ödenmiş.
Dört aylık dönemdeki ödeme ise geçen yıl 365 milyar, bu yıl 725 milyar; artış oranı yüzde 99.
Yılın tümünde 2 trilyon ödenecek
2025 bütçesine göre yılın tümünde faiz için ödenmesi öngörülen tutar 1 trilyon 950 milyar lira.
Şu durumda ilk dört aydaki 725 milyar liralık ödeme, yılın tümünde öngörülen yaklaşık 2 trilyonluk ödemenin yüzde 37’sinin gerçekleştirildiğini gösteriyor. Tabii ki ek bütçe çıkarmak gerekmez ve 2 trilyon liralık yıllık tahmin daha da yukarı çekilmek durumunda kalınmazsa...
Geçen yıl ilk dört ayda yapılan ödeme ise yılın tümündeki ödemenin yüzde 29’u düzeyinde oluşmuştu.
Büyüklerden gelmezse küçükler ve vatandaş sağ olsun!
Bir dizi etken birleşti ve şirket kârlarında düşüş yaşandı ve bu devam ediyor. Bu etkenler arasında enflasyon muhasebesi de var, ekonomideki sorunlar da, finansman maliyetlerindeki artışlar da... Ama önemli olan sonuç. “O da mı” denilecek şirketlerin, holdinglerin bilançolarında milyarlık zararlar göze çarpıyor.
Zarar eden bir şirket vergi ödemeyeceğine göre gelecekte kurumlar vergisi hasılatında belirgin bir yavaşlama görülmesi şaşırtıcı olmayacak.
Peki kurumlar ve gelir vergisinde ortaya çıkması çok muhtemel bu düşüş ya da az artış, nasıl telafi edilecek? Yanıtı herkes biliyor. İşini iyi kötü yürütme şansı bulan küçük işletmelerden ve tabii ki ağırlıklı olarak vatandaştan. Vatandaşın bütçeye “katkısı”nın nasıl artırılacağı da belli. Dolaylı vergiler ne güne duruyor!
Tam tersinin olacağı söylenirken önümüzdeki yıl ya da yıllarda dolaylı vergilerin toplam vergi gelirindeki payının daha da arttığını görebiliriz.
Yani anlaşılan vergi biraz daha “tabana” yayılacak; vatandaşa yıkılacak.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.