Giderek artan sayıda iflas ve işçi çıkarma haberleri geliyor. Reel kesime ilişkin geçen hafta yayımlanan iki veri, mevcut koşullar değişmedikçe aynı yönde gelişmelerin sürebileceğini gösteriyor. Mayıs ayında kapasite kullanım oranında artış, reel kesim güven endeksinde ise düşüş var. Aylık oynamaları bir tarafa atıp eğilimlere odaklanmak açısından üç aylık hareketli ortalamaları incelemekte yarar var. Böyle ele alınınca, ekonomi programının uygulanmasına başlanılan Haziran 2023’ten bu yana kapasite kullanım oranında ana eğilimin düşüş yönünde olduğu gözleniyor (Grafik 1). Reel kesim güveninde ise Eylül 2024’e kadar azalma varken, sonra bir toparlanma gözleniyor. Ama bu toparlanma kalıcı olmuyor; yılbaşından bu yana o da düşüyor (Grafik 2, her iki grafik de mevsim etkisinden arındırılmış veriler için).
İstikrar programlarında ekonomideki faaliyet hacminde bu tür olumsuz hareketler gözlenebiliyor. Ancak bu gelişmelerin şiddeti ve ne kadar sürdükleri programın tasarımı ve dış koşullardaki gelişmelerle yakından ilgili. Tasarımdaki eksikler nedeniyle çeşitli kesimlerden gelen şikâyetler artıyor. Hele bir de dış koşullar da olumsuz yönde seyrediyorsa şikâyetler iyice yoğunlaşıyor. İstihdam ve üretimdeki olumsuz gelişmeler ne kadar şiddetli ve uzun süreli olurlarsa programın yarıda kesilme ihtimali o kadar artıyor. Dünyada çok sayıda yarıda kesilen istikrar programı var.
İstikrar programlarının hoşnutsuzluk yaratmaması pek mümkün değil. Ama hoşnutsuzlukları hem azaltmak hem de hoşnutsuzluk süresinin kısalmasını sağlamak mümkün. Bunun olmazsa olmaz üç koşulu var. Birincisi, program başlamadan önce önemli güvensizlik kaynakları varsa bunları ortadan kaldırmak gerekir. İkincisi, bir an önce sonuç almak için, gerekli kararları zamana yaymamak, işi çok fazla uzatmamak lazım. Üçüncüsü, programın önemli yapısal sorunların en azından bir kısmını çözmeyi hedefleyen bir ayağı olması gerekir.
Bu çerçevede bizim programa bakalım. Üç koşuldan birincisini ele alınca ilk akla gelenler nelerdi? Her an Merkez Bankası Başkanı’nın değiştirilmesini ve faiz politikasında U dönüşü yapılmasını mümkün kılan bir yasal çerçeve ile açıklanan istatistiklere olan güven kaybıydı. Bir adım atıldı mı? İkinci koşulun da yerine gelmediği defalarca bu köşede vurgulandı: Faiz artırımı çok kademeli oldu, Mart 2024’e kadar sürdü. Üçüncü koşul olan yapısal sorunlara ilişkin hiçbir uygulama görmediğimiz de ortada. Hal böyle olunca, program salt para ve maliye politikası önlemlerine dayanıyor. O kararlar da zamana yayılınca, geçen zamanda olumsuz şoklara karşı program kırılganlaşıyor.
İstikrarı sağlamadan yapısal reformları başarmak mümkün değil
İlla böyle olması gerekmiyor oysa. Başarılı olan istikrar programları var ve sayıları az da değil. Yoksa bir zamanlar hiperenflasyon altında ezilen çoğu ülke nasıl şimdi tek haneli enflasyonlu ülkeler olabilirdi? Peki, bu ülkeler enflasyon sorunlarını çözünce, yapısal sorunlarını da aşıp zengin ve insanları mutlu ülkeler haline mi dönüştüler? Çoğu için olumlu yanıt vermek mümkün değil. İstikrar sorununu çözünce yapısal sorunlarınızı çözmüş olmuyorsunuz. Yapısal sorunları çözmeyi hedefleyen programların tasarımı istikrar programlarına kıyasla çok daha fazla maharet gerektiriyor. Ancak şu da açık ki istikrarı sağlamadan -bataklıktan ve ona yakın bölgeden çıkmadan diye de okuyabilirsiniz- yapısal reformları başarmak mümkün değil. Düşünsenize; sürekli yüksek enflasyon-yüksek faiz-yüksek işsizlik-yüksek risk-dalgalı büyüme gibi temel istikrarsızlıklar altında yaşanıyorsa hangi yapısal reform yapılabilir?
Zorunlu not: Bu yazıyı malum bir gazetenin manşetini süsleyen ‘incileri’ görmeden önce yazdım. O gazetenin hararetle savunduğu uygulamaların bizi Mayıs 2023 öncesinde ödemeler dengesi krizinin eşiğine getirdiğini unutmamak gerekiyor. Bu program eksik de olsa hiç olmazsa o krizin yaşanması olasılığını ortadan kaldırdı. İstikrar programının eksik olması başka, şiddetli bir istikrar programını zorunlu kılacak garabet politikalar uygulamak ve ülkeyi tekrar krizin eşiğine getirmek çok başka. “Biraz sağduyu lütfen” desem imkânsızı mı istemiş olurum?
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.