Ekonomi

Yılın son enflasyon raporu açıklandı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Dr. Fatih Karahan, Enflasyon Raporu 2025-IV’ün sunumunu gerçekleştiriyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, "2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 31 ile yüzde 33 aralığında olacağını tahmin ediyoruz. 2026 sonu için ise tahminlerimiz enflasyonun yüzde 13 ile yüzde 19 aralığına gerileyeceğine işaret ediyor. 2025, 2026 ve 2027 yılları için enflasyon ara hedeflerimizi, sırasıyla yüzde 24, yüzde 16 ve yüzde 9 olarak koruyoruz." dedi.

Karahan, yılın 4. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi'ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.

Yeni enflasyon tahminlerini duyuran Karahan, belirsizlikler sürerken küresel büyüme görünümünün zayıf kalmaya devam ettiğini belirtti.

Bu nedenle dış talebe ilişkin varsayımlarını bu yıl için korurken gelecek yıl için sınırlı bir miktarda aşağı yönlü güncellediklerini ifade eden Karahan, "Küresel büyümedeki zayıflık ve petrol arzının artmaya devam etmesi ise petrol fiyatlarını aşağı yönlü baskılıyor. Bu çerçevede, petrol fiyatlarına dair varsayımlarımızı da aşağı çektik." diye konuştu.

Karahan, diğer yandan, değerli ve endüstriyel metal fiyatlarındaki artışların enerji dışı emtia fiyatlarını yukarı yönlü etkilediğini belirterek, bu kapsamda, Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarına dair varsayımların yükseltildiğini aktardı.

Öte yandan başta olumsuz hava koşullarına bağlı olmak üzere yurt içi arz gelişmelerine istinaden gıda fiyatları varsayımlarını yukarı yönlü güncellediklerini söyleyen Karahan, tahminleri oluştururken, para politikasına dair öngördükleri patikanın önceki rapor dönemine göre daha yukarıda kaldığı bir görünümü esas aldıklarını dile getirdi.

Ayrıca, tahminleri oluştururken ekonomi politikalarındaki eşgüdümün devam edeceği varsayımını yansıttıklarını vurgulayan Karahan, "Bu çerçevede, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 31 ile yüzde 33 aralığında olacağını tahmin ediyoruz. 2026 sonu için ise tahminlerimiz, enflasyonun yüzde 13 ile yüzde 19 aralığına gerileyeceğine işaret ediyor. 2025, 2026 ve 2027 yılları için enflasyon ara hedeflerimizi, sırasıyla yüzde 24, yüzde 16 ve yüzde 9 olarak koruyoruz." dedi.

Enflasyonun 2027 yılında yüzde 9’a geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını öngördüklerini kaydeden Karahan, şu ifadeleri kullandı:

"2025 yılı tahmin aralığının yukarı yönlü güncellenmesinde, öne çıkan unsurlardan biri gıda fiyatları varsayımımızda yaptığımız artış oldu. Petrol fiyatları varsayımındaki düşüşe karşın, ithalat fiyatları varsayımındaki güncelleme de tahminlerimizi yukarı yönde etkiledi. Ayrıca, talep koşulları dezenflasyonist olmakla birlikte, çıktı açığının son dönemde öngörülerimizin üzerinde seyretmesi tahminlerimizi yukarı çekti."

"Dezenflasyon sürecinde, ara hedeflerimize ulaşmak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz"

Karahan, ana eğilim ve beklentilerdeki gerilemenin öngördüklerinden daha sınırlı olmasının da 2025 enflasyon tahminlerini arttırdığını belirtti.

2026 yılına ilişkin tahminlerde aşağı ve yukarı yönlü etkilerin birbirini dengelemesini beklediklerini ifade eden Karahan, "İçsel para politikası tepkisiyle iç talepteki yavaşlama belirginleşecek ve enflasyon beklentileri iyileşecek. Bu unsurlar, tahminlerimizi aşağı yönde etkiledi. Söz konusu yukarı ve aşağı yönlü etkilerin birbirini dengelemesi nedeniyle 2026 yılı tahmin aralığını koruduk.Her zaman altını çizdiğimiz üzere, dezenflasyon sürecinde, ara hedeflerimize ulaşmak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz." değerlendirmelerinde bulundu.

Karahan, atacakları adımları ara hedeflerin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirlemeye kararlılıkla devam edeceklerini söyledi.

"Temkinli duruşumuzun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, talep, kur ve beklenti kanalları üzerinden dezenflasyon sürecini güçlendirecek." ifadelerini kullanan Karahan, bu kapsamda, attıkları adımlar ve aldıkları önlemlerle yurt içi talebin dezenflasyonist seviyelerde seyretmesinin sürecin temel taşlarından olmaya devam edeceğini aktardı.

Karahan, beklentilerin iyileşme eğilimini sürdürmesi ve hizmet enflasyonundaki düşüşün devamının enflasyonun ana eğilimindeki gerilemeye önümüzdeki dönemde de destek vereceğini vurguladı.

Orta Vadeli Program’da öngörülen makroekonomik çerçevenin de bu sürece katkı sağlayacağını öngördüklerini dile getiren Karahan, şunları kaydetti:

"Özetlemek gerekirse, para politikasındaki sıkı duruşumuzu, fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Para politikası karar metinlerimizde de belirttiğimiz gibi, politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz. Bu noktada şu hususun da altını yeniden çizmek isterim, politika faizine ilişkin atılacak adımları ve bunların büyüklüğünü, enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla almayı sürdüreceğiz. Enflasyon görünümünün ara hedeflerden belirgin bir biçimde ayrışması durumunda ise para politikası duruşumuzu sıkılaştırmaya her zaman hazırız."

Karahan, fiyat istikrarının sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için bir ön koşul niteliğinde olduğunu belirterek, "Bu bağlamda, dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, "Sıkı para politikamızın hedeflenen bir sonucu olarak, talep kompozisyonunda dengelenen seyir devam ediyor. 2025 yılının ilk yarısında, önceki yılların aynı dönemine kıyasla, özel tüketimin büyümeye katkısının belirgin olarak gerilediğini, yatırımların katkısının ise kademeli şekilde arttığını görüyoruz." dedi.

Sıkı para politikasının sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ettiklerini belirten Karahan, yurt içi talebin yavaşlama seyrini sürdürürken talep koşullarının dezenflasyonist düzeyde seyrettiğini ifade etti.

Karahan, 2024 yılı haziran ayından bu yana devam eden dezenflasyon sürecinin son dönemde yavaşlasa da atacakları adımlarla enflasyonun ara hedeflerle uyumlu şekilde seyretmesini sağlayacaklarını vurguladı.

Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda aldıkları mesafeyi önemsediklerini aktaran Karahan, gelecek dönemde de tüm para politikası araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edeceklerini bildirdi.

"Küresel belirsizlik, tarihsel ortalamaların üzerinde kalmaya devam ediyor"

Karahan, dış ticarette korumacılık eğiliminin belirgin şekilde arttığına hep birlikte şahit olunduğunu ifade ederek "Küresel belirsizlik, tarihsel ortalamaların üzerinde kalmaya devam ediyor." diye konuştu.

Buna karşın yüksek belirsizliğin küresel büyüme üzerindeki olumsuz etkileri ilk beklentilere göre sınırlı kaldığını aktaran Karahan, küresel iktisadi faaliyetin yılbaşından bu yana görece dirençli bir seyir izlediğini kaydetti. Bu gelişmede, yüksek tarifelerden etkilenmemek için, üretim ve ticaretin öne çekilmesi gibi geçici unsurların etkili olduğunu değerlendirdiklerini ifade eden Karahan sözlerine şöyle devam etti:

"Öte yandan küresel ekonomi genelinde süregelen zayıf bir seyirden bahsetmek mümkün. Artan korumacılığın ve uzayan belirsizlik döneminin, 2026 yılı büyüme oranlarına da yansıması ve bu zayıf görünümün devam etmesi olası görünüyor. Bu bağlamda, önemli ticaret ortaklarımızın ekonomik büyümelerinin tarihsel ortalamalarının altında kalacağını tahmin ediyoruz. Bununla birlikte, Türkiye’nin dış talep görünümünün özellikle Orta Doğu ve Afrika ülkeleri kaynaklı olarak 2026 yılında sınırlı bir toparlanma göstermesini bekliyoruz."

Karahan, emtia tarafında, enerji ve enerji dışı emtia fiyatları arasındaki ayrışmanın dikkat çektiğini aktararak, zayıf talep koşullarının ve ham petrol üretim artışlarının enerji fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturmaya devam ettiğini söyledi.

Enerji hariç tarafta ise endüstriyel ve değerli metal fiyatlarındaki artışların etkili olduğunu kaydeden Karahan, güvenli finansal varlık arayışının değerli metal fiyatlarını sürüklerken, sektörel tarife oranlarındaki yükselişin de endüstriyel metal fiyatlarına yansıdığını ifade etti.

Karahan küresel dezenflasyon sürecinde önemli bir aşama kaydedildiğine işaret ederek son dönemde ise ülkeler arası farklılaşmalar olmakla birlikte sürecin bir miktar ivme kaybettiğini belirtti.

Tarife adımlarının temel mal fiyatlarını artırırken belirsizliğin fiyatlar üzerindeki yukarı yönlü riskleri canlı tuttuğunu aktaran Karahan, "Söz konusu riskleri gözetmekle birlikte, birçok merkez bankası faiz indirim süreçlerini sürdürüyor." değerlendirmesini yaptı.

Karahan, faizlerin geldiği mevcut seviyenin, tarifelerin neden olduğu enflasyonist risklerin ve büyüme-istihdam görünümü gibi faktörlerin merkez bankalarının kararlarında etkili olduğunu belirterek indirimlerin ileriki dönemde birçok ülkede farklı hızlarda süreceğinin tahmin edildiğini aktardı.

Sıkı para politikamızın hedeflenen bir sonucu olarak, talep kompozisyonunda dengelenen seyir devam ediyor"

Karahan yurt içi makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde de bulunurken "Sıkı para politikamızın hedeflenen bir sonucu olarak, talep kompozisyonunda dengelenen seyir devam ediyor. 2025 yılının ilk yarısında, önceki yılların aynı dönemine kıyasla, özel tüketimin büyümeye katkısının belirgin olarak gerilediğini, yatırımların katkısının ise kademeli şekilde arttığını görüyoruz." ifadelerini kullandı.

Bu yılın ilk yarısında, artan küresel ticaret belirsizliklerinin etkisiyle öne çekilen ithalat talebinin net ihracatın katkısını olumsuz etkilediğini belirten Karahan, sıkılaştırma öncesine kıyasla burada da daha dengeli bir resmin mevcut olduğunu kaydetti.

Karahan, ikinci çeyrekte artan sanayi üretiminin, ağustos itibarıyla üçüncü çeyrekte yatay seyrettiğini aktararak sözlerine şöyle devam etti:

"Oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında ise, sanayi üretiminde çeyreklik bazda sınırlı bir gerileme var. Hizmet üretim endeksi de ikinci çeyrekteki sınırlı yükselişi sonrasında ağustos verilerine göre yataya yakın görünümünü korudu. İmalat sanayisi kapasite kullanım oranına baktığımızda ise üçüncü çeyrek ortalamasında bir düşüş görüyoruz. Bununla birlikte oran, eylülde ve ardından ekim ayında sınırlı da olsa artış kaydetti. Veriler, sanayide kapasite kullanımının son altı çeyrektir geçmiş dönem ortalamasının altında seyrettiğini gösteriyor."

Karahan, ikinci çeyrekte bir miktar artan manşet işsizlik oranının üçüncü çeyrekte yatay seyrettiğini ifade ederek, geniş tanımlı göstergelerin, üçüncü çeyrekte düşüş kaydetmekle birlikte yüksek seviyesini koruduğunu söyledi.

Önceki raporda tanıttıkları ve işgücü piyasasını değerlendirirken takip ettikleri bir diğer göstergenin ise Bileşik İşgücü Piyasası Endeksi olduğunu kaydeden Karahan, işgücü piyasasına dair geniş kapsamlı bir veri setine dayanan endeksin, üçüncü çeyrekte artış göstermekle birlikte, zayıf seyrini sürdürdüğünü ifade etti.

Karahan, bu çerçevede, tamamlayıcı göstergeler ile birlikte, işgücü piyasasının manşet işsizlik oranının ima ettiğine kıyasla daha az sıkı olduğunu değerlendiren Karahan, talep koşullarını değerlendirmek için satış ve tüketim göstergelerini düzenli şekilde takip ettiklerini aktardı.

Göstergelerin üçüncü çeyrekte, yurt içi talepte ivme kaybının sürdüğüne işaret ettiğini kaydeden Karahan, "Perakende satışlarla başlayacak olursam, hacim endeksindeki gelişim altın hariç tutulduğunda daha net bir resim sunuyor. Ağustos ayı itibarıyla, endeksin çeyreklik artış oranı önceki iki çeyreğe kıyasla yavaşladı. Tam bu noktada, e-faturaya geçiş süreçlerinin ekonomide kayıt dışılığı azaltıcı etkisinden de bahsetmek gerekiyor. Nitekim, firmaların kayıtlı satışlarını artıran bu geçiş, doğal olarak perakende satış hacim endeksi üzerinde de etki yapıyor. Bu etki düzeltildiğinde, satışlardaki artışın daha ılımlı olduğunu not etmekte fayda var." dedi.

"Yılın geri kalanında dezenflasyonist görünümün korunacağını öngörüyoruz"

Karahan, talep bağlamında kullandıkları bir diğer göstergenin de kartla yapılan harcamalar olduğunu ifade ederek "Kart harcamalarını, son yıllarda ödeme tercihlerindeki dönüşümü dikkate alarak, kart kullanım eğilimine göre düzeltiyoruz. Bu düzeltilmiş veriler, özel tüketimin seyriyle daha uyumlu olması açısından anlamlı." diye konuştu.

Kart harcamalarının da üçüncü çeyrekte nispeten yatay seyrettiğini aktaran Karahan, İktisadi Yönelim Anketi verilerinin de parasal sıkılaştırmanın etkisiyle iç talepte gerçekleşen dengelenme ile uyumlu olduğunu kaydetti.

Karahan, imalat sanayisi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişlerinin üçüncü çeyrekte gerilediğini ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ekim ayı verileri ise bir miktar artışa işaret ederken, göstergelerin geçmiş dönem ortalaması etrafında yatay seyrettiğini görüyoruz. Talebe ilişkin veriler bir bütün olarak, üçüncü çeyrekte talep koşullarının dezenflasyonist düzeyde olduğunu gösteriyor. Farklı yöntemlerle hesapladığımız çıktı açığı göstergelerinin ortalaması, üçüncü çeyrekte negatif bir düzeye işaret ediyor. Yılın geri kalanında dezenflasyonist görünümün korunacağını öngörüyoruz."

Karahan, ithalatın ikinci çeyrekte ticaret belirsizlikleri nedeniyle öne çekilen talebin etkisiyle arttığını vurgulayarak, üçüncü çeyrekte ise azalış kaydedildiğini söyledi.

Bu azalışta, altın ithalatındaki gerileme ve enerji fiyatlarındaki düşük seyrin de etkili olduğunu aktaran Karahan, ekim ayı geçici verilerinin, ithalatta aylık bazda artışı ima ettiğini kaydetti.

Karahan, tüketim malları ithalatında ise üçüncü çeyrekteki azalışın ardından, ekim ayında da gerilemenin sürdüğünü ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:

Bu gelişmeler ışığında, cari açık ikinci çeyrekte bir miktar artmakla birlikte iç talep görünümü ile uyumlu bir şekilde ılımlı seyretti ve cari açığın millî gelire oranı yüzde 1,3 olarak gerçekleşti. Üçüncü çeyrek tahminlerimiz, bu oranın yatay kalacağı yönünde. Dolayısıyla 2025 yılında da oranın, uzun dönem ortalamalarının altında kalacağını öngörüyoruz. Bununla birlikte cari açık üzerinde, altın ve enerji fiyatları ile ticaret belirsizlikleri kaynaklı riskler canlılığını koruyor."

"Son iki ayda, dezenflasyon sürecinin yavaşladığı bir dönemden geçtik"

Enflasyon görünümüne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Karahan, "Son iki ayda, dezenflasyon sürecinin yavaşladığı bir dönemden geçtik." dedi.

Karahan, bir önceki Rapora kıyasla gıda fiyatlarının yıllık tüketici enflasyonuna katkısı 1,5 puan yükseldiğini aktararak, aynı dönemde diğer ana alt grupların katkısının ise enflasyonu düşürücü yönde olduğunu ifade etti.

Bu dinamikler eşliğinde, tüketici enflasyonu ekim ayı itibarıyla yüzde 32,9 oranında gerçekleşerek sınırlı bir düşüş gösterdiğini işaret eden Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bildiğiniz üzere, önceki rapor döneminde enflasyon gerçekleşmeleri tahmin aralığımızın içinde seyretmişti. Son iki ayda ise enflasyon, tahmin aralığımızın üzerinde gerçekleşmiş oldu. Bu gelişmenin arka planına bakacak olursak; gıda fiyatları kaynaklı etkilerin ön plana çıktığını söylemek mümkün. Bir önceki enflasyon raporunda, olumsuz hava koşullarının gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskler oluşturduğundan bahsetmiştik. Son aylarda ise arza yönelik bu risklerin gerçekleştiğini görüyoruz. Nitekim bitkisel üretim tahminleri mayıs ayındaki ilk tahminlere kıyasla aşağı yönlü güncellendi. Söz konusu gelişmelerin de etkisiyle, gıda enflasyonu son dönemde belirgin bir yükseliş gösterdi. Gıda fiyatlarındaki olumsuz seyrin yanı sıra, bu dönemde hizmet ve temel mal enflasyonlarında kaydedilen iyileşmeler öngördüğümüzden sınırlı oldu. Enerji grubunda ise gerileyen küresel enerji fiyatlarının olumlu etkilerini izledik. Resmi daha net görmek amacıyla gıda dışı tüketici fiyatlarına baktığımızda, enflasyonda yavaşlama eğiliminin sürdüğünü görüyoruz. Bununla birlikte, aylık ortalamalar öngördüğümüzden yüksek seyrediyor."

"Sıkı duruşumuzla ana eğilimdeki düşüşün devamını sağlamakta kararlıyız"

Karahan, enflasyonun yakın dönemdeki seyrini anlayabilmek amacıyla ana eğilim göstergelerindeki gelişmeleri takip ettiklerini kaydetti.

Son üç aydaki yıllıklandırılmış ana eğilimi hesaplandığında takip edilen altı göstergenin ortalamasının yüzde 28’li seviyeler olduğuna vurgu yapan Karahan, şunları söyledi:

"Tahmin performansı görece daha iyi olan medyan enflasyon ise ana eğilimin yüzde 27 civarında olduğunu ima ediyor. Bu seviyeler mevcut tüketici enflasyonu seviyesi olan yüzde 32,9’un altında olsa da bize dezenflasyon sürecinin yavaşladığını gösteriyor. Diğer taraftan, tasarım gereği daha uzun vadeye yönelik olan ve tek seferlik etkileri dışlayan trend enflasyon göstergesinde, sınırlı da olsa bir gerileme eğilimi olduğunu görüyoruz."

TÜFE’deki gruplar bazında temel mallara bakıldığında, ikinci çeyrekte yaşanan Türk lirasındaki değer kaybının, enflasyon üzerindeki etkisinin zayıfladığını aktaran Karahan, "Sıkı duruşumuzla ana eğilimdeki düşüşün devamını sağlamakta kararlıyız." ifadesini kullandı.

Öte yandan, son dönemde temel mal enflasyonunun gerek yıllık gerekse aylık bazda görece yataylaştığını not etmek gerektiğini belirten Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hizmet grubuna dönecek olursak, burada son bir yıllık dönemde belirgin bir iyileşme kaydedilse de, hala yüksek seviyeler söz konusu. İlgili dinamikleri incelediğimizde, zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek kalemlerin etkisiyle hizmet enflasyonundaki ataletin dirençli seyrini koruduğunu görüyoruz. Nitekim, yıllık enflasyon gelişmelerine baktığımızda; kira ve eğitim kalemleri halen öne çıkıyor. Lokanta-otel gibi talep koşullarına duyarlılığı yüksek olan hizmet alt kalemlerinde ise manşet enflasyona daha yakın seviyeler söz konusu. Hizmetlerde ilk 10 ayda en yüksek fiyat artışı gösteren sektör eğitim oldu. Eğitim hizmetleri enflasyonu, bir önceki yıla kıyasla gerilese de yüksek seyretmekte. Alt kırılıma bakıldığında, özellikle üniversite ücretlerinde göreli fiyat artışının oldukça yüksek olduğu izleniyor. 2019 sonuyla kıyaslandığında, tüketici fiyatları geçen süre zarfında 7,8 kat artarken, üniversite ücretleri 15 kat artmış durumda."

Karahan, üçüncü çeyrekte vakıf üniversitelerinde ücret artışlarının öngörülerinin üzerinde gerçekleştiğini ifade ederek tahmin güncellemesinde, sınırlı olmakla birlikte, buradan da bir etki geldiğini aktardı.

Eğitim sektöründe son dönemde, geçmiş enflasyona endeksleme mekanizmasında zayıflatıcı yönde adımlar atıldığını aktaran Karahan, hizmet sektöründe öne çıkan bir diğer kalemin ise kira enflasyonu olduğunu belirtti.

"Beklentiler halen enflasyon tahminlerimizin üzerinde"

Karahan, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilerin aylık kira enflasyonunda bir süredir yüzde 4 civarında yatay bir seyre işaret ettiğini ifade ederken son birkaç aydır bu eğilimin yerini daha düşük oranlı artışlara bıraktığını aktardı.

Yıllıklandırılmış son üç ay kira enflasyonunun eğiliminin yüzde 51 düzeyinde olduğunu ifade eden Karahan, bu eğilimin, mevcut yıllık kira enflasyonunun yaklaşık 15 puan altında olduğunu ve kira enflasyonunun gerilemeye devam edeceğini gösterdiğini kaydetti.

Karahan, internet ilan fiyatları, konut kredisi değerleme raporları ve Perakende Ödeme Sistemi verilerinden elde edilen tüm öncü göstergelerin bu aşağı yönlü görünümü teyit ettiğini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:

"Bununla beraber, kira enflasyonunun, deprem ve kentsel dönüşüm gibi konut sektörüne özgü arz yönlü unsurların da etkisiyle, öngördüğümüzden daha yüksek seyrettiğini not etmemiz gerekiyor. Her zaman vurguladığımız gibi dezenflasyon sürecinde, enflasyon beklentilerinin seyrini önemsiyor ve üç ayrı segment bazında takip ediyoruz. Ekim ayında enflasyon beklentilerindeki gerileme eğilimi kesintiye uğradı. Önceki Rapor dönemine kıyasladığımızda ise 12 ay sonrası beklentilerdeki düzelmenin yavaşladığını görüyoruz. Piyasa katılımcılarının farklı vadelerdeki enflasyon beklentilerinde kademeli bir düşüş izlense de, beklentiler halen enflasyon tahminlerimizin üzerinde. Bu noktada önemsediğimiz ilgili bir husus, başta gıda olmak üzere, son dönem fiyat gelişmelerinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları kanalıyla dezenflasyon süreci üzerinde oluşturduğu risklerin belirginleşmesi oldu."

Karahan, son politika kararlarında adım büyüklüğünde bir değişikliğe gittiklerini ifade ederek "Önümüzdeki dönemde, enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin, para politikasındaki kararlı duruşumuz ve bunun neticesinde düşmeyi sürdürecek enflasyon rakamlarıyla destekleneceğini öngörüyoruz. Enflasyon beklentilerindeki karamsar yanlılığın azalması da bu öngörümüzü destekliyor." dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, "Dezenflasyon sürecinin hedeflerle uyumlu şekilde devamını, kararlılıkla sürdürdüğümüz sıkı para politikası duruşumuzla sağlayacağız. Bu süreçte parasal aktarımı ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı makroihtiyati tedbirlerle de destekliyoruz." dedi.

Karahan, yılın 4. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi'ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.

Karahan, Merkez Bankası'nın para politikası duruşu hakkında bilgiler vererek dezenflasyon sürecinin yavaşladığını belirtti.

Ekimde politika faizini yüzde 39,5'e çektiklerini hatırlatan Karahan, "Dezenflasyon sürecinin hedeflerle uyumlu şekilde devamını, kararlılıkla sürdürdüğümüz sıkı para politikası duruşumuzla sağlayacağız. Bu süreçte parasal aktarımı ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı makroihtiyati tedbirlerle de destekliyoruz." açıklamasını yaptı.

Karahan, bunun yanında, likidite koşullarına göre etkin bir likidite yönetimi uygulamaya devam ettiklerini belirterek, makroihtiyati tedbirlerin sıkı parasal duruşu desteklediğini söyledi.

TL mevduat payını artırmayı hedefleyen düzenlemeleri uygulamaya devam ettiklerini söyleyen Karahan, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarının açılması ve yenilenmesi uygulamasını 23 Ağustos tarihinde tamamen sonlandırdıklarını anımsattı.

"Fazla likiditeyi, depo alım ihaleleri ve ters swap işlemleri ile sterilize ediyoruz"

Karahan, kredi büyüme sınırları ile kredi büyümesindeki dalgalanmaları sınırlandırdıklarını ve kredilerde TL ağırlığını koruduklarını dile getirerek, "Aktif likidite yönetimi politikamız ile parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyoruz. Son dönemde, piyasadaki fazla likidite koşulları devam etmektedir. Fazla likiditeyi, depo alım ihaleleri ve ters swap işlemleri ile sterilize ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Para piyasaları faizlerindeki oynaklıkları sınırlandırmak amacıyla, likidite dağılımını göz önünde bulundurarak repo ihaleleriyle fonlama da sağladıklarını belirten Karahan, uygulanan likidite yönetimiyle para piyasalarındaki faizlerin, politika faizine yakın seviyelerde gerçekleştiğini söyledi.

Para politikası aktarımında kritik rol oynayan finansal koşullara dair son gelişmelere değinen Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Son verilere göre, bileşik bazda mevduat faizleri ve ticari kredi faizleri yüzde 48, tüketici kredisi faizleri ise yüzde 59 düzeyinde oluşuyor. Politika faiz indirimleri, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimiz ölçüsünde yansıdı. Haziran ayının ilk haftasına göre 31 Ekim haftasında tüketici kredisi faizleri, ticari kredi faizleri ve mevduat faizleri 11’er puan geriledi. Mevduat faizinin seviyesi, TL’ye geçişi ve tasarrufları desteklemeye devam ediyor. Bu çerçevede, tamamlayıcı göstergeler ile birlikte, işgücü piyasasının manşet işsizlik oranının ima ettiğine kıyasla daha az sıkı olduğunu değerlendiriyoruz."

Karahan, toplam kredi büyümesinin yüzde 30’lu seviyelerden yüzde 27’ye gerilerken bireysel kredi kartı bakiyesi hariç bakıldığında yüzde 25’e geldiğinin altını çizerek, "Yabancı para ticari kredilerdeki aylık büyüme sınırını, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla yüzde 0,5’e indirmiştik. Bu adım sonucunda YP kredi büyümesi yavaşladı ve toplam kredi büyümesi kompozisyonu TL lehine değişti." ifadelerini kullandı.

Yılın 2'nci çeyreğinde bireysel kredi büyümesinde bir hızlanma gözlendiğini kaydeden Karahan, "3'üncü çeyrekte de nispeten canlı devam eden bu resimde, ağırlıklı olarak kredi kartlarının etkisi görülmüştü. Kredi kartı gelişmelerinde, tüketicilerin nakitle ödeme yönteminden kartla ödemeye geçmesinin de etkisinin bulunduğunu burada not etmek isterim." diye konuştu.

Karahan, eylül ayının 2'nci yarısından itibaren bireysel kredi kartı büyümesinde bir yavaşlama gördüklerini, yılın 2'nci çeyreğinde aylık ortalama yüzde 4,2 gerçekleşen bireysel kredi büyümesinin, 3'üncü çeyrekte yüzde 3,5’e, ekim ayında ise yüzde 2,4’e gerilediğini söyledi.

"TL mevduatın payı yüzde 60 ile tarihsel ortalamasına yakın seyretmekte"

Karahan, mevduat tarafına ilişkin olarak şunları kaydetti:

"TL mevduatın payı yüzde 60 ile tarihsel ortalamasına yakın seyretmekte. Yatırım fonlarını da dahil ettiğimizde bu görünüm değişmiyor. Son dönemde YP mevduatta ise bir artış gözlemledik. YP mevduat bakiyesi 2024 yıl sonuna göre 51 milyar dolar artarak 239 milyar dolara ulaştı. Bu artışta, altın fiyat hareketleri ve avro/dolar paritesindeki yükseliş etkili olurken, KKM hesaplarının sonlandırılması da rol oynadı. Ons altının fiyatı 2025 yılında yüzde 56 artarken, son iki aydaki artış yüzde 20’nin üzerinde gerçekleşti. Avro/dolar paritesi ise 1,04 seviyesinden son dönemde 1,16’ya yükseldi. Parite ve fiyat etkisinden arındırıldığında YP mevduat artışı, 20 milyar doların altında kaldı."

Karahan, şubatta tüzel kişiler ve ağustosta gerçek kişiler için KKM hesaplarının açılması ve yenilenmesi uygulamasını sonlandırdıklarını hatırlatarak, bu gelişmelerin sonucunda, Ağustos 2023'te 140 milyar doların üzerine çıkan KKM bakiyesinin 4 milyar doların altına gerilediğini söyledi.

KKM bakiyesinin kademeli olarak azaltılması ve TL mevduat payının artırılmasının parasal aktarım mekanizmasını güçlendirdiğine dikkati çeken Karahan, bu durumun Merkez Bankası'nın bilançosunun üzerindeki riskleri azalttığını vurguladı.

Karahan, YP mevduat artışını etkileyen unsurlar arasında KKM hesaplarından dövize dönüşün de yer aldığını söyleyerek, "Bu hesaplardan dövize dönüş oranı marttan ağustosa kadar yüzde 25 dolayındaydı. Ağustosta gerçek kişiler için de ilgili uygulamaların sonlandırılmasıyla birlikte, dövize dönüş oranı eylül ve ekim aylarında yüzde 80’in üzerine çıktı." ifadelerini kullandı.

Dövize dönüş oranının artmasında, bu hesaplarda kalan mudilerin döviz eğilimlerinin daha yüksek olmasının etkili olduğunu kaydeden Karahan, bu yılın sonuna doğru, KKM hesaplarının büyük oranda kapanmış olacağını belirtti.

"Rezervlerde de olumlu görünüm devam ediyor"

Karahan, sermaye girişlerinde ise diğer gelişmekte olan ülkelere benzer şekilde mayıstan sonra bir toparlanma gördüklerini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sermaye akımları, son aylarda ılımlı seyrini korudu. Rezervlerde de olumlu görünüm devam ediyor. Brüt rezervler, 2024 yılı mart ayındaki 123,8 milyar dolar seviyesinden 59,8 milyar dolar artışla, 31 Ekim 2025’te 183,6 milyar dolara ulaştı. Swap hariç net rezervler ise bu dönemde 116 milyar dolar artışla 52,6 milyar dolara yükseldi. Önceki rapor dönemine kıyasla, ülkemize yönelik risk algısında da bir iyileşme kaydedildi. Bu iyileşmenin de katkısıyla, eurobond faizlerinde gerileme yaşandı."