Bu köşede cuma günü yer alan yazımda Hazine’nin bu yıl içinde gerçekleştirdiği altı ayda bir kupon ödemeli ve sabit faizli ihalelerin dökümünü yapmış ve enflasyonun düşeceğinin savunulduğu, bu konuda iddialı hedeflerin ortaya konulduğu bir dönemde böylesine yüksek faizle ve uzun vadeyle borçlanmanın yanlışlığına işaret etmiştim. Yazımın başlığı da şöyle atmıştım: “Ya bu faiz yanlış; ya enflasyon hedefi hayal!”
Gelen tepkilerin bazısında dile getirilen görüşler, bu konuya başka açıdan bir kez daha bakmam gerektiğini gösterdi. Bu görüşlerde özet olarak “Yüksek faizle borçlanmak yalnızca bu yıla özgü bir durum değil ki, Türkiye yıllardır yüksek faizle borçlanıyor” deniliyordu. İşte o yüzden Maliye’nin web sayfasındaki verilerden geri gidebildiğim kadar giderek Hazine’nin sabit faizli borçlanmasında faizin yıldan yıla nasıl oluştuğuna baktım.
Çanak eğrisi
Öncelikle şunu vurgulamam gerek. Bir kere Hazine, geçmiş yıllarda da bu yıldaki düzeyde faizlerle borçlanmıyordu.
2003’ten bu yılın ilk on aylık döneminin ortalamasına kadar geçen yaklaşık yaklaşık yirmi üç yıllık dönemde en yüksek faiz 2003’te oluştu. O yıl hâlâ 2001 krizinin etkileri hissediliyordu ve yıl ortalamasındaki faiz yüzde 45,44 oldu.
Aktardığım faizlerin altı ayda bir kupon ödemeli sabit faizli ihalelerde oluşan faiz olduğunu bir kez daha belirteyim.
Yıllık ortalama faiz bir sonraki yılda, 2004’te neredeyse yarıya indi ve yüzde 24,64’e geriledi. Hazine’nin borçlanma faizi 2010 ile birlikte tek haneye indi. Tek haneli borçlanma altı yıl sürdü. 2013, yüzde 7,65 ile en düşük borçlanma faizinin oluştuğu yıl olarak kayıtlara girdi.
Faiz 2016’da yeniden çift haneye yükseldi, o yıldan bu yana da 2020’deki düşüş yönündeki istisna hariç hep artış gösterdi.
Bu yılın ilk on ayındaki ortalama faiz de yüzde 39,37 ile 2003’ten sonraki en yüksek faiz oldu. Yani Hazine’nin sabit faizli borçlanması 2003-2025 döneminde tam bir çanak eğrisi çizdi.
Dolayısıyla “Hazine hep bu yılki gibi yüksek faizle borçlanıyordu, yüksek faiz bu yıla özgü bir durum değil” görüşü gerçeği yansıtmıyor.
Hazine bir dönem gayet makul oranlarla borçlanma olanağı elde etmişti. Baksanıza, 2010-2015 döneminde yıllık faiz tek haneydi.
Ortalama faiz yüzde 17,58
Zaten 2003-2025 döneminin ortalama faizi yüzde 17,58 düzeyinde oluştu.
Bu yirmi üç yıllık dönemde ortalamanın çok çok üstüne çıkan yalnızca iki yıl var; 2003 ve 2025.
Faizin ortalamanın bir miktar üstünde oluştuğu yıllar ise 2004 ve 2024.
Diğer yıllardaki oranlar ya ortalama faizle hemen hemen aynı düzeyde gerçekleşti ya da ortalamanın çok altında kaldı.
Yüksek faiz=Daha çok borçlanma!
Hazine’nin sabit faizli bu borçlanmalarında vadenin ne kadar uzun olduğuna daha önce değinmiştim.
Tabii ki borçlanmanın uzun vadelisi tercih edilir ama böyle olanı değil.
2024 ve 2025’e bakalım… Faiz yüzde 37-39 bandında… Ve bu borçlanmaların kimisinde vade 2030’a, hatta kimisinde 2035'e uzanıyor.
Böylesine uzun vadeli sayılabilecek bir iç borçlanmada faizin bu düzeylerde olması enflasyon ve faizin düşmeyeceğinin örtülü bir itirafı mı, yoksa Türkiye’nin riskinin yüksek bulunması mı ya da Hazine’nin borçlanma ihtiyacının yüksekliğinin bir yansıması mı? Ya da bu gerekçelerin hepsi mi?
Yüksek faizle borçlanmak durumunda kalmak yalnızca bugünün sorunu değil ki. Aslında bu gelecek yılların sorunu.
Altı ayda bir yapılacak bu yüksek faizli kupon ödemeleri bütçe için önemli bir yük. O yük dönüp dolaşıp Hazine'ye yansıyacak ve Hazine daha fazla borçlanma durumunda kalacak. Hazine, vade bitiminde bu kez de ödeyeceği anapara için de yeni borç alacak. Klasik bir kısır döngü!
Niye böyle oldu?
Yüzde 45'lerden tek haneye inilmesi ve yeniden yaşanan tırmanış... Bütün bu oranlardan sonra sorulması gereken en önemli soru Hazine’nin yıllık bazda tek haneli faizlerle borçlanabilir duruma geldikten sonra neden şimdi yeniden yüzde 40’a yakın bir faizle borçlanmak durumunda kaldığı ama bu sorunun pek anlamı yok ki!
Çünkü bu sorunun yanıtı bilinmiyor değil ki!
Veriler her şeyi açık biçimde ortaya koyuyor...
Faizin hangi yıllarda sıçrama yaptığına bakan ve siyasi ve ekonomik anlamda ne gibi adımlar atıldığını az çok bilen herkes bu grafiğin niye böyle oluştuğunu anlar.
Arife tarif gerekmez!
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.