Gündem

Türk İstiklal Harbi'nin zaferi: Büyük Taarruz

Büyük Taarruz'un 103. yıl dönümü kutlu olsun!

26 Ağustos 1922 sabahı, Afyon Kocatepe’de top sesleri duyulduğunda, aslında bir milletin kaderi de yeniden yazılmaya başlanmıştı. O sabah yalnızca bir askerî harekât değil, tarih boyunca örneğine az rastlanan bir diriliş mücadelesi başlamıştı. İşgal altındaki Anadolu’nun sessiz çığlığı, Büyük Taarruz ile gökyüzüne yükseliyor; Türk milleti, varlığına yönelen en büyük tehdide karşı kendi iradesiyle “Ben buradayım!” diyordu.

Küllerinden Yeniden Doğan Bir Millet

Büyük Taarruz, yokluklar içinde, tükenmiş bir milletin yeniden ayağa kalkışıydı. Cephanesi kıt, yolları bozuk, yiyeceği sınırlıydı. Ama vatan sevgisi, azmi ve inancı sınırsızdı. Anadolu insanı, köylüsüyle, kadınıyla, çocuğuyla cepheye sırtında cephane taşıdı; asker cephede canını ortaya koydu. İşte bu yüzden 26 Ağustos yalnızca bir askerî tarih değil, aynı zamanda millet olma bilincinin yeniden doğduğu gündür.

Bu hamlenin anlamı, yalnızca düşmanı Anadolu’dan atmakla sınırlı değildi. Büyük Taarruz, milletin iradesini hiçe sayan Sevr dayatmasına en gür cevaptı. Esaret zincirini kabul etmeyen Türk milleti, bütün dünyaya şu hakikati haykırdı:

“Bu topraklarda bir millet vardır. Bu millet, hür yaşamaktan asla vazgeçmeyecektir.”

İstiklal Harbi'nin Zaferi

30 Ağustos’ta Dumlupınar’da zaferle taçlanan bu büyük yürüyüş, yalnızca Anadolu’yu değil, Asya’dan Afrika’ya kadar pek çok mazlum milleti umutlandırdı. Çünkü Türk milletinin kazandığı zafer, tarihin akışını değiştirdi; ezilen halklara bağımsızlığın yolunu gösterdi.

Bugün, aradan bir asırdan fazla zaman geçti. Fakat 26 Ağustos’un anlamı hâlâ aynı: Özgürlüğün, bağımsızlığın, onurun bedeli vardır ve bu bedel gerektiğinde canla, kanla ödenir. Kocatepe’de yükselen o irade, bize hatırlatır ki; milletin azmi ve kararlılığı karşısında hiçbir güç duramaz.

26 Ağustos, bir tarihten çok daha fazlasıdır. O gün, bize özgürlüğün ne demek olduğunu, bağımsızlığın değerini, birlik ve beraberliğin gücünü gösterir. Ve her nesle şunu fısıldar:

“Bu vatan, kolay kazanılmadı. Bu topraklar, şehitlerin kanıyla sulandı. Göreviniz, bu emaneti sonsuza dek korumaktır.”

Bugün bizlere düşen, Büyük Taarruz’un mirasını yalnızca anmak değil; onun ruhunu yaşatmak, özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı her şartta savunmaktır. Ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri Türk milletine rehber ve ışık olmaktadır. Kocatepe’den yükselen o ses, hâlâ bizlere yol göstermektedir:

“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”