Ekonomi

TÜFE yüzde 3 artmış; ne denir ki, hayırlı olsun!

Sayın Alaattin AKTAŞ'ın, ekonomim.com sitesinde bugün yayımlanan "TÜFE yüzde 3 artmış; ne denir ki, hayırlı olsun!" başlıklı köşe yazısı

TÜFE’de nisanda kaydedilen yüzde 3’lük artış kimilerine göre normal. Zaten tahminlerin bu dolayda olduğu dile getiriliyor.

Ben yüzde 4 dolayında bir gerçekleşme olabileceğini ifade etmiş ve yüzde 3,75’in altına inileceğini beklemediğimi belirtmiştim; dolayısıyla yanıldım. Benimki altı üstü bir tahmindi yalnızca, yanılmam gayet normal.

TÜİK küsuratsız yüzde 3 açıkladığına ve bu gayet “bilimsel” bir şekilde belirlendiğine göre doğru olan demek ki bu oran!

Sahi bilimsel ya da mantıklı ya da hayatın gerçeklerine uygun! Gerçekten böyle mi bu hesaplama?

Bakın birkaç gün içinde detaylı olarak yazacağım. TÜFE’de bu yıl 407 kalem mal ve hizmetin fiyatı takip ediliyor ya... Bunlardan yalnızca birindeki, evet yalnızca birindeki bilimsellikten uzak, mantıklı olmayan ve hayatın gerçeklerine uygun düşmeyen hesaplama tercihi yüzünden enflasyonun nasıl olduğundan düşük belirlendiğini ortaya koyacağım. O zaman nisanın yüzde 3’ünü de, dönemsel oranları da epeyce sorgulayacağız. Şimdilik ben yanılmış olayım; kabul ediyorum. 

YÜZDE 29’A ÇOKTAN RAZI OLUNDU

TÜFE nisanda yüzde 3 arttı ve dört aylık artış yüzde 13,36 oldu. Merkez Bankası’nın resmi tahmini olan yüzde 24’te kalabilmek için yılın son sekiz ayındaki toplam artışı yüzde 9,39’da tutmak gerekiyor. Bu da aylık ortalama artışın yüzde 1,13’ü geçmemesiyle mümkün.

Ama artık yüzde 24’ü bekleyen de kalmadı. Maliye Bakanı Şimşek de son olarak dün 2025 enflasyonunun Merkez Bankası’nın tahmin aralığı olan yüzde 19-29 arasında kalacağını söyledi. Ama burada kastedilen yüzde 19’un da mümkün olduğu değil tabii ki, yüzde 29’un aşılmayacağı. Bunun gerçekleştiğini, yıllık oranın yüzde 29’da kalacağını varsayalım. Bu durumda son sekiz ayın toplam artışı yüzde 13,80 olmak durumunda. Bu da aylık ortalama artışın yüzde 1,63’te tutulmasını gerektiriyor.

NE 13,80 OLUR, HELE HELE NE 9,39! 

TÜFE’nin eksiksiz ve dört dörtlük hesaplandığını varsayarak söylüyorum; son sekiz aydaki artışın yüzde 13,80’de tutulması ve böylece yılın yüzde 29’da kapatılabilmesi hiç mümkün görünmüyor. Hele hele sekiz aydaki artışı yüzde 9,39’a indirerek yıllık oranı yüzde 24’te tutmak mı? Geçiniz!

Bir kere yılın son sekiz ayında ne yapılarak bu oranlara inileceği bilinmiyor. Tam tersine bir dizi olumsuzluk bizi bekliyor. Şu don olayının yaratacağı fiyat baskısı bile doğru dürüst ölçülmüş değil. Bırakın ölçmeyi, bu dondan kaç ilin etkilendiği konusunda bile görüş birliği yok. Herkes farklı telden çalıyor!

Gelin bir de geçmiş yıllara bakalım; acaba son sekiz aydaki artış bu yıl “hayal edilen” ya da “umulan” artışlara yakın mı?

2020 yılı; Türkiye henüz yeni ekonomik “maceralara” atılmamış ve son sekiz ay toplamındaki fiyat artışı yüzde 11,09 olmuş.

2021 yılı; ekonomide büyük bir “deneye” girişilmiş ve son sekiz ay artışı yüzde 29,05.

Biliyoruz ki bu deneyin etkisi izleyen yıllarda da sürdü, hatta hâlâ sürüyor. Son sekiz aydaki artış 2022’de yüzde 24,72, 2023’te yüzde 43,02, geçen yıl da yüzde 21,61 olmuş.

Bu yılın nasıl bir hikayesi var ki yukarıdaki oranlardan yüzde 13’lere inilebilecek?

Yok; ortada yeni bir hikaye yok!

Saldım çayıra durumu var yalnızca!

NE OLABİLİR?

Yüzde 24’ü de, yüzde 29’u da geçiniz!

Hâlâ bu oranları olabilir görmek bir sorun.

Bu oranları olabilir göstermeye çalışmak ise başka bir sorun.

Enflasyonun Merkez Bankası’nın tahmin aralığında kalabileceğini söylemenin gerçekçi bir tarafı olmadığı açık. Ama siyaset aksini söylemeye izin vermiyor işte...

Peki, yıl sonundaki gerçekleşme ne olabilir, ona bakalım... Yılın son sekiz ayı toplamında yüzde 20’nin altında bir oranda kalınması çok zor görünüyor. Zaten yüzde 20’lik bir artışta yıllık oran yüzde 36 olur.

19 Mart sürecinin enflasyon yönüyle etkisi henüz pek hissedilmedi. Normal bir enflasyon hesaplamasıyla bu etkiler önümüzdeki aylarda ortaya çıkar. Dolayısıyla Türkiye’nin olağan gidişatında bile son sekiz ayda yüzde 20’ye yakın bir enflasyon beklenirken 19 Mart’ın etkisiyle bu oran daha da yukarıda oluşabilir. Kaldı ki biraz önce belirttim, yüzde 20 bile yıl sonu için yüzde 36’lık bir gerçekleşme demektir.

Gerçek durum böyleyken biraz gerçekçi olmakta ve yüzde 29'dan uzaklaşarak çıtayı yüzde 35 dolayına koymakta yarar var.

Bakalım Merkez Bankası bu ayın 22’sinde ikinci enflasyon raporunu açıklarken ayakları yere basan bir kararla enflasyon tahminini güncelleyecek mi, göreceğiz. Bir güncelleme yapıldığında bu biraz laf olsun diye 3-4 puanla sınırlı mı tutulacak, yoksa her rapor açıklandığında güncellemeye gitmeyi gerektirmeyecek şekilde daha gerçekçi bir düzeyde mi belirlenecek, onu da göreceğiz.

•    Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.