● Enflasyonla mücadeleyi ikinci plana iten ve toplumun nefes almasına katkıda bulunan adımlar görüldüğü an "Seçim yaklaşıyor mu" diye papatya falı açmayı bırakmak gerek. Çünkü seçim yaklaşıyordur. Şu işaretlere dikkat!
✓ Faiz gerçekten düşürülür ve krediye ulaşım kolaylaşır.
✓ Çalışanlara ve emeklilere ek artışlar verilir.
✓ Bazı para ve vergi cezaları belki anapara da dahil affedilir.
İki sanal örneği… Birincisi; Dünya ya da Türkiye haritasını gözünüzde canlandırın veya bir haritaya bakın ama sınırlar çizilmemiş olana. Sonra bir de ülke ya da kent sınırları çizilmiş haritaya göz gezdirin. Yapay bir çizgidir değil mi gördüğünüz, gerçekte tabii ki yoktur.
İkinci örnek… 21. yüzyılın ilk çeyreğinin tamamlanmasına şunun şurasında on gün kaldı. 31 Aralık ile 1 Ocak arasında hiç fark yok ama bu iki güne çok büyük önem atfedilmiş durumda. Bir takvim günüyle yıldan yıla, yüzyıldan yüzyıla geçilir; hatta ne yüzyılı milenyum bile değişir. Oysa değişen yalnızca bir günün daha geride bırakılmasından ibarettir.
İki örnek dedim ama aslında bu konuda bir örnek daha verilebilir… Türkiye’de geniş kitlelerin refaha kavuşacağı güne kadar olan dönem ve o refaha ulaşılacak dönemin başlangıcı olan gün. (Aslında bu söylenirken bir de örtülü itiraf söz konusudur, içinde bulunulan dönemin büyük sıkıntılarla geçtiği itiraf ediliyordur.)
Bir gün gelecek, haritadaki sınırlar birden ortaya çıkacak ya da yıl değişince “Yeni yıl mutluluk, sağlık, para getirsin” dilekleri anında gerçekleşiverecek; onun gibi bir durum, geniş kitleler de bir günde adeta ihya olacak! Türkiye’de o yıl örneğin çalışanlar yılı mı ilan edildi ya da emekliler yılı mı, onlar da anında refaha kavuşacak. Mesela yani!
Türkiye’de tam anlamıyla bir refah bu anlayışla kolay kolay gerçekleşmeyecek, sınırlar tabii ki hiçbir zaman görünür olmayacak, 31 Aralık’tan 1 Ocak’a geçilince hiçbir şey değişmeyecek ama “refahın” işaretleri bir şekilde alınacak. Zaten o işaretler, daha önemli başka bir gelişmeye işaret edecek…
Sandık yola çıkmış geliyorsa…
Türkiye’de refah ve ekonomik iyileşme anlamında bazı işaret fişekleri atıldığında bilin ki aslında başka bir aşamaya geçilmiş olacak.
Ya da cümleyi tersinden kurgulayalım; o işaret fişekleri görüldüğünde “Türkiye’de seçim ne zaman yapılır” diye papatya falı açmaya gerek kalmayacak, fişekleri izlemek yeterli olacak.
O işaret fişekleri ne mi?
■ Enflasyonla mücadele ikinci plana atılacak. Hem sanıyor musunuz ki Türk halkının en büyük derdi enflasyon! Hayır, Türk halkının en büyük derdi hayat pahalılığı.
Enflasyon örneğin yüzde 10, gelir artışı yüzde 8…
Enflasyon örneğin yüzde 100, gelir artışı yüzde 125…
Hangisi tercih edilir sanıyorsunuz, tabii ki ikincisi. Dolayısıyla seçime doğru enflasyonu ikinci plana atan ve gelir artışını önceleyen yeni bir politika uygulanmaya başlanacak.
■ Bunu sağlamak üzere Merkez Bankası faizi daha da indirecek ama bu kez bu indirimin işe yaraması için kredinin aktığı boru genişletilecek. Şimdi faiz inse ne olacak ki, borunun çapı yetmiyor, kredi artışında kısıtlama var. O yüzden de Merkez Bankası’nın şu aşamadaki faiz indirimleri biraz da göstermelik olmaktan öteye pek gitmiyor, yani bu indirimler piyasadaki sıkıntıya pek çare olmuyor.
■ Asgari ücrete yüklü bir zam yapılacak, hatta belki asgari ücretin bir dönem olduğu gibi yılda iki kez belirlenmesi ilkesi benimsenecek. Zaten enflasyon ikinci planda kalıp artacağı için bu kaçınılmaz hale bile gelecek.
■ Memura ve emekliye enflasyon farkını yansıtmakla kalınmayacak, yeterli olup olmadığı tartışılır ama az ya da çok artı bir zam yapılacak.
■ Para ve bu kapsamda özellikle vergi cezalarında bir indirim ya da af söz konusu olabilecek.
Peki şimdi ne yapılır?
Yukarıda sıraladıklarımın hiçbiri yakın dönemde yapılmaz; yapılmaz çünkü yola çıkmış gelmekte olan bir sandık yok.
“En son yapılan en çok akılda kalandır” prensibi işler ve bütün bunlar, sandığa beş kala yapılır ki vatandaş yaşamakta olduğu o görece refahın sıcaklığını henüz unutmadan oy kullansın!
Yeter ki sandıktan istenen sonuç çıksın!
Sonrası mı, kimin umurunda ki?
“Ben kazanırsam sonraki yıllarda yaşanacak sıkıntılar için mutlaka bir bahane bulurum, bütün yaptıklarıma rağmen kazanamazsam gelecek olanlara ‘şahane’ bir miras bırakırım!”
Şimdiye kadar hep öyle olmadı mı ki bundan sonra başka türlüsü beklensin?
Gelin takvime birlikte bakalım…
Şimdi… Ekonomideki sıkıntıların aşılması değilse de hafiflemesi, en azından bir süreliğine hafiflemesi siyasetteki takvime bağlı olduğuna göre gelin bu olası siyasi takvime birlikte bakalım…
2026’da bir seçim gündeme gelir mi? Gelmez; çünkü ekonomik anlamda 2026’da hiç kimseye hiçbir şey vaat edilmiyor. Ne reel sektöre, ne tarım kesimine; ne de çalışanlara ve emeklilere. Dedim ya, ekonomide sandıktan önce bir şeyler vermeden o sandıktan çıkmak artık hiç kolay değil. Verilse başarıyla çıkılabilir mi, o da bilinemez.
2026’nın ilk yarısında krediye erişim anlamında kayda değer bir gelişme ve genele yayılan bir rahatlama olmayacağını ekonomiyi en iyi okuyan bankacıların da defalarca dile getirdiğine dikkatinizi çekmek isterim.
Önümüzdeki yılın ikinci yarısında ekonomide yavaş yavaş bir hareketlenme görmek mümkün. Ama bu 2026 için değil, olsa olsa 2027 için bir hazırlıktır. Hatta yapılacakların dozu gösterecektir ama bu hazırlıklar da büyük olasılıkla 2027’nin sonbaharına dönük olacaktır.
2026’da hiçbir adım atılmaz ve her şey bir sonraki yıla bırakılırsa 2027 başında uygulamaya konulacak düzenlemeler, ya çok yüklü bir dozda olmak üzere sonbahar içindir ya da doz hafif hafif artırılarak 2028 ilkbaharında zirveye çıkarılacak şekilde artık son dönem olan 2028 ilkbaharı içindir.
Yine başa dönüp on gün sonra gireceğimiz yeni yıl için şunu söylemek hiç yanlış değil…
“2026 çok zor bir yıl olacaktır. Reel sektörde büyük yaprak dökümü kaçınılmaz görünmektedir. 2026’yı atlatan ayakta kalacaktır. Çalışanlar ve emeklilerin durumu da daha kötüye gidecektir. Dolayısıyla herkes nefesini 2027’ye kadar tutmak zorundadır.”
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: ekonomim.com