Enflasyon, Faiz, Büyüme ve Piyasa Beklentileri

Türkiye ekonomisi, içinde bulunduğumuz dönemde hem iç politika parametreleri hem de küresel finansal rüzgârlarla dans ediyor. Gündem öyle yoğun ki; enflasyondan büyüme performansına, para politikasından dış ticaret dengesine, sermaye akımlarından hisse senetleri tarafına kadar bütün alanlarda belirsizlik ve fırsat bir arada var. Bu yazıda, o dinamikleri sahneye taşıyalım.

Enflasyon ve Para Politikası

Son aylarda enflasyon verileri, piyasalarda ciddi bir odak noktası haline geldi. Enflasyonun ana eğiliminde yavaşlama sinyalleri görülse de, gıda fiyatları ve hizmetlerdeki atalet baskısı bu trendi bozabiliyor. Merkez Bankası da bu atmosferde adımlarını attı: politika faizini %43’ten %40,5’e indirerek likidite yönetimi araçlarını aktif kullanacağını belirtti.

Büyüme Beklentilerinde Yukarı Revizyon

EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) son raporunda, Türkiye’nin 2025 büyüme tahminini %2,8’den %3,1’e yükseltti. Bu revizyon, yalnızca cari verilerdeki iyileşmeye değil; bölgesel işbirliği, jeopolitik risklerin bir miktar yatışmasına ve Türkiye’nin stratejik sektörlerindeki potansiyele de dayandırılıyor. Ancak EBRD de “piyasa oynaklığı”, “sıkı küresel finansman koşulları” ve “politik riskler” gibi aşağı yönlü riskleri vurguluyor.

Dış Ticaret ve Rekabetçilik

İhracat-ithalat dengesi, Türkiye’nin kırılgan noktalarından biri hâlâ. Global ticaret politikasında korumacılık ve tedarik zinciri yeniden yapılandırmaları hem fırsat hem risk yaratıyor. Örneğin, Türkiye’nin bazı üretim sektörlerinde Avrupa’ya olan lojistik avantajı, küresel üretimde coğrafi çeşitlilik ihtiyacıyla birleşirse, orta vadede güçlü avantajlara dönüşebilir.

Ancak burada kritik soru: yurtiçi üretim kapasitesi, enerji maliyetleri ve girdi ithalatı bize ne kadar izin veriyor? Türkiye’nin ‘ekonomik avantaj’ iddiası, ithalata olan bağımlılığını, döviz kuru risklerini ve dış borç vade yapılarını göz önünde tutarak sınanmalı.

Görünüm ve Öneriler: Dengeyi Korumak

Bu yazıya özetle “çok cepheli bir ekonomi resmi” çizmek isterim:

  • Enflasyon ve faiz politikası hâlâ hassas bir dengede.
  • Büyüme beklentileri ılımlı iyileşme sinyali veriyor.
  • Dış ticaretin yapısı, rekabetçilik, enerji maliyetleri ve ithalata bağımlılık ülküyü sınıyor.
  • Sermaye piyasaları ve borsa tarafında fırsatlar var, ama oynaklık büyük risk.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi orta vadeli bir “denge inşası” sürecine girmiş durumda. Bu süreçte kırılganlıklar ve fırsatlar yan yana yürüyecek. Yazının okuyucusuna net bir mesaj vermek gerekirse: karamsar olmayın, ama rehavete de kapılmayın