Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en yüklü iç borç faizini geçen ay ödedi. Nisan ayındaki ödeme tam 237,1 milyar lira oldu. Yalnızca iç borç ve yalnızca faiz için!
Aylık ödemede 100 milyarın geçilmesi istisnai olarak görülürdü, 200 milyar sınırı ise hiç aşılmamıştı. Ama nisanda 237,1 milyar ödendi. Devamı da geliyor... Haziranda da 230 milyar liralık bir ödeme yapılacak.
Hani bir fıkra var ya...
Adamın biri bir lokantanın camında bir yazı görür:
■ Siz yiyin, torununuz ödesin! Yazıya pek inanamayan adam içeri girip sorar:
■ Bu gerçekten doğru mu?
■ Evet beyim, kesinlikle doğru, bizim politikamız bu.
Adam masaya kurulur; yer de yer. Tam kalkıp gitmeye hazırlanırken garson yüklü bir hesap uzatır.
■ Bu da ne! Hani torunum ödeyecekti.
■ Haklısınız beyefendi, sizin borcunuzu torununuz ödeyecek, bu zaten dedenizin borcu!
Hazine bu fıkrayı da ters yüz etti!
Sanıyorduk ki bugünkü borçlanmalar torunlarımıza, o kadar uzun vadeli değilse de çocuklarımıza kalacak. Yedik, içtik, bol keseden harcadık.
Hesap ne torunlarımıza kaldı, ne çocuklarımıza...
O hesabı şimdiden ödüyoruz. İşte iç borcun faizi için nisan ayında yapılan 237,1 milyar liralık ödeme... İşte haziran ayında yapılacak 230 milyar liralık ödeme...
Bu tercihle bu sonuç, normal!
Tercih ne; olmadık zamanda ve olmadık koşullarda faizle oynamak...
Etki ne; Hazine’nin sabit faizli borçlanma kanallarını büyük ölçüde tıkamak ve borçlanmanın zorunlu bir şekilde değişken faizli yapılmasına yol açmak...
Sonuç ne; nisan ayında iç borcun yalnızca faizi için 237 milyar lira ödemek.
Bu 237 milyar lirayı geçmişle kıyaslamaktan öte bir karşılaştırma daha yapmakta yarar var. Nisan ayındaki toplam vergi geliri 787 milyar lira. Yani nisanda toplanan her 100 lira verginin 30 lirası yalnızca iç borç faiz ödemesine gitmiş.
Değişken faizliye...
İç borç stokunda 2020-2024 döneminin yıl sonu, bu yılın ise nisan sonu verileri... Nasıl bir yönelme mi var:
■ 2020 yılı sonunda Hazine’nin iç borç stokunun yüzde 56’sı sabit faizliymiş. 2025’in nisan sonu, sabit faizlilerin payı hemen hemen aynı, yüzde 55.
■ Ya değişken faizlilerin payı nasıl seyretmiş? Yüzde 20’den yüzde 34’e tırmanan bir pay...
■ İlk bakışta olumlu gibi görülebilecek bir kalem var, TÜFE’ye endeksli borçlar. Zaten değişken faizlideki artış, TÜFE’ye endekslideki azalmadan kaynaklanmış. TÜFE’ye endeksli borç stokunun toplamdaki payı yüzde 24’ten yüzde 11’e gerilemiş. Borç verenler alacaklarını TÜFE’ye endekslemekten vazgeçip neden değişken faizliyi tercih etmiştir? TÜFE’ye güvenmedikleri için olabilir mi, kim bilir! Dolayısıyla TÜFE’ye endeksli borç stokunun azalması ilk bakışta olumlu gibi görünüyorsa da geçişin değişken faizliye olması o olumlu tabloyu kursakta bırakıyor!
■ Değişken faizli borçlarda bir dizi endeksleme var ve bu endeksleme TÜFE’ye kıyasla borç veren açısından daha fazla avantaj yaratıyor. Zaten değişken faizlilerin payındaki artışın nedeni de bu.
TL cinsi borcun payı
Türk Lirası cinsi ve sabit faizli borcun toplam iç borç stokuna oranı nisan sonu itibarıyla yüzde 47 düzeyinde. Ancak bu payı iç borç stokuna oranlamak içinde bulunulan borç sarmalını tam olarak izah etmekten uzak kalıyor.
Önemli olan toplam iç ve dış borç içinde Türk Lirası cinsi ve sabit faizli olanların payının hangi düzeyde bulunduğu. Bu oran nisan ayı itibarıyla yaklaşık yüzde 27 düzeyinde. Yüzde 27’yi tersinden okuyalım, yani kalan kısmı; Hazine’nin TL cinsi ve sabit faizli olmayan borçlarının toplam borca oranına bakalım, yüzde 73... Kabaca her 4 liralık borcun 3 lirası için Hazine’nin gardı düşmüş durumda! Bu konuya başka bir zaman daha detaylı eğilmekte yarar var.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: ekonomim.com